Ne zor bir dönemden geçiyoruz, hepimiz.
Artık, birkaç yılda bir küresel salgınlarla boğuşuyoruz.
COVID-19 pandemisinde dünya genelinde 1 milyon 200 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Doğaya savaş açan, iklim krizini derinleştiren, sağlık sistemlerini piyasa ilişkilerine teslim eden kapitalist düzen tüm insanlığı tehdit ediyor.
Pandemide yalnız insanlarımızı kaybetmedik. Ekmeğimize de göz diktiler. Aşırı yoksulluk altında yaşayanların sayısı, pandemi nedeniyle neredeyse ikiye katlandı.
Dünyanın dört bir yanı savaş yeri. Yalnız bu yıl, çatışma ve terör saldırılarında 100 bine yakın insan hayatını kaybetti. Silah satışları, savunma sanayisine harcanan paralar rekor seviyeye ulaştı.
Savaşlar, çatışmalar, yoksulluk ve iklim krizi, son 10 yılda insanlık tarihinin gördüğü en büyük göç dalgalarına neden oldu. Milyonlarca insan yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Savaşların, yoksulluğun ve doğa tahribatının sorumlusu olan güçler, göçe zorlananları ya ölüme terk etti, ya toplama merkezlerine veya ayrımcılığa mahkum bıraktı. Son 6 yılda 33 binden fazla insanı göç yollarında yitirdik.
Kadınlar tehdit altında… Dünyada her yüz kadından 35’i erkekler tarafından fiziki veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınlar çalışma hayatında, sosyal yaşamda ayrımcılığı en acımasız şekilde yaşamaya devam ediyor.
Faşist-otoriter yönetimler palazlandı. Faşizmin sembolleri daha fazla görünür, ırkçılık ve yobazlık kanıksanır oldu.
Yaşam hakkımız elimizden alındı. Özgürlüklerimiz elimizden alındı. Haklarımız elimizden alındı. Ekmeğimiz, işimiz elimizden alındı.
Ve en önemlisi, bu düzen, insanca bir yaşama olan umudumuza saldırıyor.
Zengin semirsin diye fakirleştik. Zengin yönetsin diye fakirin umuduna da savaş açtılar.
Geçmişte yıktığımız sarayları yeniden yaptılar.
Boşuna adına Saray Rejimi demiyoruz. İşte, tüm bu zulmün Türkiye’deki adıdır…
*
Bundan tam üç yıl önce Türkiye İşçi Partisi’ni yeniden kurmaya karar verdiğimizde, 100 yıl önce sarayları saltanatları sarsan bir büyük devrime sırtımızı dayamıştık.
“Kentleri, meydanları, okulları, iş yerleri yaşam, sevinç ve umut dolu bir ülke kuralım” derken, sosyalizm bu memlekete pek güzel yakışacak, biliyorduk.
1917’nin Büyük Sosyalist Devrimi’nin bu yıl dönümünde, hayatta kalabilmek için sosyalizmden başka yol kalmadığını görüyoruz.
Hayat öğretiyor…
Emekçiler iktidara gelmediği her gün, ekmek, özgürlük, barış, adalet azalıyor.
İstanbul’da bir emekçi daha hayatını kaybediyor.
Bursa’da bir kadın şiddete uğruyor.
İzmir’de bir çocuk enkaz altında kalıyor.
Van’da bir yoksul işkenceye uğruyor.
“Böylesine sevilecek bu dünya, ‘yaşadım’ diyebilmen için…” diyordu Nâzım Usta.
1917’nin 103. yıl dönümünde, bugün daha büyük bir inançla:
Kadını ve erkeği, insanı ve tüm canlıları, doğayı büyük bir ciddiyetle sevdiğimiz için…
Barış ve adalet için…
Özgürlük ve emek için…
Umut için…
Yaşamak için sosyalizm!
Yaşasın sosyalizm!
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ