Savaşlar ve kurallar

Kuraldır.

Felaket her zaman başka felaketler doğurur.

Karanlığın daha kötüsü, kötülüğün daha katıksızı, çukurun daha derini her zaman vardır.

Her yeni adım uçuruma doğru atılır.

***

Kuraldır.

Bir ülke komşusunun huzuruna ve güvenliğine kast ettiğinde hukuksuzluğun, haksızlığın, kuralsızlığın her türlüsüne başvurmak zorunda kalır.

Türkiye Suriye’ye yönelik emperyalist operasyonun başından bu yana, komşu ülkenin topraklarını tarumar eden cihatçı terörizmin hamiliğine soyundu. Sınırları cihatçı transferine açtı, silah ve mühimmat yardımını düzenledi, zaman zaman kendi askeri gücünü cihatçılar lehine sahaya sürdü.

Sonuç hiç de beklendiği ve istendiği gibi olmadı. Suriye, öyle ya da böyle, ayakta kalmayı başardı. Dahası, müttefiklerinin de desteğiyle Suriye ordusu cihatçı terörizmi birçok bölgeden süpürdü. Teröristler kaçacak delik bulamadığında İdlib ve çevresinde onlar için güvenli bir bölge yaratmaya koşan yine Türkiye oldu.

Şimdi, bu cebin de yetmediği veya güven vermediği görülüyor. Suriye’de savaşı sürdürecek ve kitle katliamlarına devam edecek cihatçılara yeni bir yerleşim alanı ve üs gerekiyor. “Güvenli bölge” planının ilk hedefi bu. Bir kısmı İdlib’te sıkışan, bir kısmı da Türkiye topraklarında misafir edilen cihatçı çeteler, şimdi girilecek bölgeye yerleştirilecek ve Türkiye bu cihatçıların sorumluluğunu üstlenecek. Böylece diğer hedeflerde de ilerleme kaydedilmiş olunacak. Mesela, Suriye’de savaşın devam ettirilmesi için cihatçılara bir “yaşam öpücüğü” sunulmuş olacak. Mesela, ABD ve Rusya arasında mekik dokuya dokuya idare eden Türkiye sahadaki ve masadaki yerini koruyacak. Mesela, Türk müteahhitler bölgedeki yatırımlar sayesinde zenginleşecek. Mesela, ülke içinde tepki toplayan Suriyeli göçmenler konusunda kısmi bir rahatlama sağlanacak.

***

Kuraldır.

Faşizan bir iktidar güç kaybettiğini gördüğünde, bir beka stratejisi olarak savaşa başvurur.

Saray Rejimi, bir süredir kontrol etmekte zorlandığı bir meşruiyet ve destek kaybından mustarip. Son yerel seçim sonuçlarıyla gizlenemeyecek biçimde açığa çıkan bu durum, iktidara yapışmış ve tüm besinini iktidar nimetlerinden alan kesimler açısından alarm zillerinin çalmasına yetiyor da artıyor.

İşsizlik, yoksulluk, baskıya ve adaletsizliğe karşı isyan, ne yapılırsa yapılsın kırılamayan direnç; bütün bunları etkisizleştirmek ve bir olağanüstü hal dengesi içinde eritmek için savaştan daha uygun bir yol görünmüyor Saray cephesinden bakıldığında.

Üstelik, savaşın çok az siyaset enstrümanına nasip olan bir işlevi daha var: Siyasetin başka alanlarında kör topal da olsa muhalefet etmeyi deneyen aktörleri tek bir hareketle iktidarın arkasına dizmek.

Şimdi, Saray Rejimi için tehlike çanları hiç olmadığı kadar şiddetli çalmışken, ülkenin içine itildiği savaş bataklığında yeni bir “milli nizam” hayata geçiriliyor. Siyasal ve toplumsal dinamiklerin aleyhine işlemesini durduramayan iktidar, tüm düzen aktörlerini hizaya sokacak hücum borusunu çalıyor.

***

Kuraldır.

Halklar arasındaki kardeşlik köprüsü berkitilmediği, barış arzusu tartışma konusu olmayacak biçimde meşruiyet kazanmadığı sürece, halkların geleceği ve kaderi emperyalistler ile onların taşeronları tarafından gasp edilir.

Türk ve Kürt halklarının Türkiye’de ve bölgede geliştireceği kardeşlik, sadece gündemdeki müdahaleyi durdurmak için değil, 18 yıldır ülkemize büyük acılar yaşatmış olan Saray Rejimi’ni ortadan kaldırmak için de yaşamsal önemde. Bu iki dinamiğin yan yana gelebildiğinde yarattığı enerji ve etki de somut olarak kanıtlanmış durumda. Haliyle, iktidarda kalmak için her şeyi yapmayı göze alabilen bir iktidar, halkların yan yana gelmesini engellemek için atılacak adımları da başa yazar.

Şimdi, “güvenlik sorunu” bahanesi öne sürülerek, Türkiye halkları arasındaki kardeşliğe bıçak sokuluyor. Bir başka ülkedeki Kürt halkının yaşadığı bölge bombalamalar, kıyım, nüfus transferi yoluyla asimilasyon tehdidi altında. Ayrıca, IŞİD çetelerini bölgeden temizlemiş Kürt direnişinden öç alınmak da isteniyor. “Güvenli bölge”ye yerleştirilecek IŞİD militanlarının ilk hedefinin kimler olacağı biliniyor. Kürt halkı, sadece içeride değil, dışarıda da nefes almasına imkan olmayan bir cenderenin içine itiliyor.

***

Kuraldır.

Emperyalizmle kurulan her ilişkide kaybeden halklar olur. ABD’den dostluk beklenmez.

***

Kuraldır.

ABD’nin güdümünde yer alarak, bölgede ABD projelerinin zeminini sağlamlaştırarak, ABD’ye bağımlılığı artırarak anti-emperyalizm yapılamaz.

***

Kuraldır.

Savaşa karşı barışı savunmayan, halklar arasındaki kardeşliği korumayan, şoven ve düşmanlaştırıcı adımlara karşı durmayan, sol olamaz.

***

Savaş, barışla bitmeyebilir. Ama barış, savaşla biter.

Geriye kalan tarumar olmuş bir ülke, perişan edilmiş insanlar, telafisi imkansız zararlar ve uzun süreler için yok olmuş umutlar olur.

Durdurulmadığı, sona erdirilmediği sürece kör gidişin geri dönüşü yoktur.

Bu da kuraldır.

Paylaş: