SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU’NA SORUYORUZ

İstanbul Milletvekilimiz Ahmet Şık’ın, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na Yenidoğan Çetesi skandalı hakkındaki soru önergesi:

31.10.2024

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU tarafından Anayasa’nın 98. ve TBMM İç Tüzüğü’nün 96. ve 99. Maddeleri gereğince yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ahmet ŞIK
TİP İstanbul Milletvekili

“Yenidoğan çetesi” adıyla ortaya çıkan ve kamuoyunda haklı olarak infial uyandıran skandalın yankıları sürmektedir. Olayla ilgili detaylar ve tanık ifadeleri paylaşıldıkça skandalın sadece tek bir çete veya birkaç hastane ile sınırlı olmadığı, ülkemizdeki sağlık sisteminin neredeyse her kademesinde benzer usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların izi olduğu anlaşılmaktadır. Başta dönemin Sağlık Bakanları olmak üzere Bakanlığın merkezi ve taşra düzeyindeki birimlerinin tamamının gözleri önünde gerçekleşen bu olayların münferit olmadığı ve yöneticilerin çeşitli düzeylerde sorumlulukları bulunduğu ortadadır. Tabloya daha geniş bir çerçeveden baktığımızda ise yaşananların, başlangıcı yirmi yıl öncesine dayanan Sağlıkta Dönüşüm Programının sonuçları olduğu aşikardır.

Bu bağlamda;

  1. Bu nitelikteki şüphe uyandırıcı uygulamaların tespiti güç olmayıp, normal şartlarda oldukça sıkı yürütüldüğü bilinen denetimlerde benzer usulsüzlüklerin ortaya çıkarılamamış olması, kamuoyunda büyük şaşkınlıkla karşılanmıştır. Aşağıdaki soruların yanıtlanması, benzer nitelikteki ihmallerin ortaya çıkması bakımından önem arz etmektedir:
  1. Bu skandala dahil olduğu iddia edilen 42-23 hastaneden söz edilmektedir. Bahse konu hastane sayısının ise 12 olduğu kamuoyunda ifade edilmektedir. Bu soruşturmanın kapsamı, diğer hastanelerin iktidara mensup veya iktidara yakın siyasetçilere ait olması nedeniyle mi sınırlı tutulmuştur? Bu yönde bir çaba gösterilmiş midir?
  2. Bahse konu hastanelerde, son 10 yılda yenidoğan başına yoğun bakım servisine yatırılma oranı nedir?
  3. Bahse konu hastanelerde, son 10 yılda yenidoğan başına entübasyon oranı nedir?
  4. Bu oranların dramatik artış gösterdiği spesifik bir tarih söz konusu mudur? Bilimsel ortalamaların (~%10) üzerine çıktığı bir dönem söz konusu mudur? Böyle ise, artışın gerekçesi neden sorgulanmamıştır?
  5. Bahse konu hastanelerde, son 10 yılda yenidoğan entübasyonu başına ölüm oranı nedir? Eğer bu oran, genel ortalamaların altında ise, gerekli endikasyonlar sağlanmadan entübasyon yapıldığından neden şüphe edilmemiştir?
  6. İstanbul ilindeki devlet hastanelerinde ve özel hastanelerde son 10 yılda yenidoğan başına yoğun bakım servisine yatırılma oranı nedir, yenidoğan başına entübasyon oranı nedir?
  7. Bahse konu oranlar bakımından, aynı kademede hizmet sunabilen devlet hastaneleri ile özel hastaneler arasında ortaya çıkmış bir fark söz konusu ise, bu fark nasıl açıklanmaktadır?
  8. Yukarıda sorulan istatistiklerden ve diğer araçlardan da yararlanılarak, Türkiye’nin tüm il ve ilçelerinde bu usulsüzlüğe iştirak ettiğinden şüphe edilebilecek özel hastanelere dönük olarak soruşturma genişletilecek midir?
  9. Özel hastane sahibi oldukları bilinen bakanların hastanelerine bu yolla sevki yapılan hastaların hizmet karşılığı olarak bugüne dek ne kadar ödeme yapılmıştır? Aynı şekilde Bakanlığınız ve ilgili birimlerde görevli ve özel hastanelerle sahiplik/ortaklık ilişkisi bulunan bürokratların sağlık kuruluşlarına ne kadar ödeme yapılmıştır?
  10. Hizmet alım uygulaması başladığından bugüne dek özel hastanelere bu tür işlemler için yıllara göre ve toplamda ne kadar ödeme yapılmıştır?
  11. Yürürlükteki mevzuat gereğince herhangi bir özel hastanenin, hastane bünyesinde bulunan yoğun bakım, radyoloji ya da laboratuvar gibi süreçleri taşeron bir firmaya ihale etmesi mümkün müdür?
  12. Bu şekilde ihale edilen çeşitli departmanların Sağlık Bakanlığının yürürlükteki denetim mekanizmasının işleyişi ile tespiti mümkün müdür? Bu mümkün ise bu çetenin tespiti neden yapılamamıştır? Bu mümkün değil ise bu şekilde işletilen kaç özel hastane ve ilgili departman söz konusudur? Bunların tespiti için nasıl bir yol izlemeyi düşünmektesiniz?

    2. 112 Acil hizmeti aracılığıyla, yenidoğanların ve doğum için başvuruların sürekli olarak bu hastanelere sevk edildiği ve bu hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım servisleri sürekli tam kapasite çalışırken, “çeteyle anlaşmayı reddeden” hastanelerde de sürekli boş kapasite bulunduğu öne sürülmektedir. Bu iddiaların gerçekliğinin açığa çıkması bakımından;

    1. İstanbul ilindeki tüm özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım servislerinin son 5 yıllık aylık ortalama doluluk oranları nasıldır?
    2. Çeşitli hastanelerdeki doluluk oranları arasında, iddia edildiği kadar marjinal bir fark gözlemleniyorsa, böylesi şüphe uyandırıcı bir hususun göz ardı edilmesinde ihmali veya kastı bulunan yetkililer hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmekte midir?

    3. Soruşturmanın 5 Mayıs 2023 tarihinde başladığı ve dahi öncesinde yapılmış denetimlerde benzer hususların sıklıkla tespit edildiği görülmektedir. İddianamede maktul olarak adı geçen 10 bebeğin doğum tarihlerine bakıldığında (Havanur, Michelle, Öykü, Ayaz, Kaya, Mive, Melek, Kerem, Roua); bu bebeklerin tamamının soruşturma sürerken doğduğu, dolayısıyla da soruşturma sürerken yaşamını yitirdiği açıkça görülebilmektedir:

    1. Bebeğin yaşam hakkının korunmasının, “soruşturmanın gizli yürütülmesi”nden çok daha üstün bir yarara hizmet ettiği gözetilerek, soruşturma esnasında yitirdiğimiz bu bebeklerin ölümü nasıl engellenememiştir?
    2. Soruşturmanın bu denli sağlam dayanaklara sahip ve ciddi bir vahşeti konu edindiği ve bizzat soruşturma esnasında yenidoğanların yaşamını yitirdiği gözetilince, bahse konu hastanelerde faaliyetler temel bulgulardan hareketle neden durdurulmamıştır? Bu ihmalden ötürü herhangi bir soruşturma yürütülmekte midir?
    3. Soruşturmaya dayanak ihbarın tarafınızca il sağlık müdürlüğü yapıldığı dönemde geldiği de hesaba katılınca, kamuoyunda çeşitli kesimlerce meselenin üzerine müdürlüğünüz döneminde yeterince gitmediğiniz yönünde eleştiriler ortaya konulmuştur. Bu iddianın temel dayanaklarından biri, ihbar üzerine yalnızca denetim yaptığınız, fakat “derhal” sağlık müfettişi görevlendirmekten imtina ettiğiniz yönündedir. Bu iddialar gerçeği yansıtmakta mıdır, “derhal” müfettiş görevlendirmediğiniz doğru mudur? Doğru ise, sebebi nedir?
    4. Yine, ifadelerden görülebileceği üzere, İl Sağlık Müdürlüğü Özel Hastaneler Birimi sorumlusu tarafından, “bu ihbarların önceden de olduğu” beyan edilmiştir. Benzer mahiyette kaç ihbar olmuştur ve bu konu hakkında neden aksiyon alınmamıştır?
    5. 11.07.2023 tarihinde, öncesinde denetlediğinizi öne sürdüğünüz ve soruşturmada ismi sıkça geçen, lisansı da iptal edilen Medilife Beylikdüzü Hastanesi’nin başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz isimli şahsa, soruşturmanın başlamasından 3 ay sonra bizzat ziyarette bulunduğunuz ortaya çıkmıştır. Bahse konu şahsın soruşturulduğundan, ziyaret esnasında haberiniz bulunmakta mıydı? Bulunmuyorsa, soruşturmanın sağlıklı biçimde yürütüldüğünden nasıl söz edilebilecektir? Bulunuyorsa, bu denli vahşice bir suç şüphesiyle soruşturmanın devam ettiği dönemde, tüm olasılıklara rağmen suçun şüphelilerinden birini ziyaret edebilmeniz, soruşturmanın sıhhati ve etik uygunluğu bakımından gündelik gerekçelerle nasıl açıklanabilecektir?
    6. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden denetime giden Yakup Karakurt isimli hekimin, gizli soruşturmayı şüphelilere haber verdiği, konuşma dökümlerinde yer alan ‘Hakkınızda gizli bir dava var diyor. Bir iki şey söyledi, hemen ayarladık, tekrar denetime gelmiş gibi yaptı’ “İl Sağlık Müdürü’nün mesajını gösterdi‘ ifadelerinden anlaşılacağı üzere, gizli soruşturmayı deşifre ettiği ortaya çıkmıştır. Soruşturmanın deşifre süreciyle ilgili bu diyalog gerçeği yansıtmakta mıdır? Soruşturmanın deşifre edildiği başka vakalar söz konusu mudur?
    7. Yine ifadelere yansıdığı haliyle, çeşitli hastane yöneticilerinin soruşturmayı kapatmak amacıyla “AKP ve MHP ilçe başkanlarıyla birlikte savcıları ziyaret edip” soruşturmayı örtbas ettikleri iddiası gerçeği yansıtmakta mıdır? Bu konuda hangi bulgular söz konusudur?
    8. Şüphelilerden Hakan Doğukan Taşçı’nın dosyaya yansıyan bir konuşmasında, Güney Hastanesi’ne gidilen denetimin atlatılabilmesi amacıyla Batuhan Çetin isimli bir şahsın aktardığı üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ulaşıldığı ve bu sayede denetimin sorunsuz atlatılabildiği öne sürülmektedir. Bu konuda herhangi bir soruşturma yürütülmekte midir?

    4. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla soruşturma, özel bir özenle, hastane sahiplerini sorumluluktan azade tutacak biçimde yürütülmektedir. Fakat çetenin vurgundaki paylarının da yine ödemelerin hastane yönetimine yapılmasını takiben dağıtıldığı gözetilince, hastane sahiplerinin bu uygulamalardan haberdar olmadıkları savunması nasıl kabul edilebilmektedir?

    1. Soruşturmanın şüphelileri arasında sayılmayan hastane yöneticisi ve sahiplerinin soruşturmadan azade tutulma sebebi nedir?
    2. SGK ödemelerinin çeteye dağıtımı nasıl sağlanmaktadır?
    3. Çete’nin devraldığı servislere ilişkin olarak hastaneler ile aralarındaki yazılı sözleşmeler uhdenizde bulunmakta mıdır?
    4. Birinci soruda anıldığı üzere bilimsel normallerin hayli üzerinde bulunan servis doluluk ve entübasyon oranları, hastane yönetimleri tarafından nasıl fark edilmemiştir?
    5. SGK’dan bilimsel normalleri ciddi miktarda aşan uygulamalar sayesinde hastane yönetimince alınan ödemelerin, doğal olarak çeteye de olağanın çok üstünde pay verilmesiyle sonuçlanması, hastane sahipleri/yönetim kurulları tarafından nasıl değerlendirilmektedir?
    6. Benzeri durumlarda, pay sahiplerince hastanelerin sadece el değiştirmesi sağlanarak veya “haberlerinin olmadığı savunmasına” itibar edilerek sorumluluktan kurtulunduğu gözetilince, denetlenemeyen ve asıl sorumluların / kâr sahiplerinin yakalanamadığı bu özel hastane sisteminde, tam olarak hangi bağlamda kamu yararı görmektesiniz?

    5. Olayın ayyuka çıkması üzerine, birçok eski personel tarafından yapılan ihbarlarda, bu gibi usulsüz faaliyetlerin herkesçe bilindiği öne sürülmüştür. Örneğin, yoğun bakım hemşiresi Taner Karataş isimli şahıs, lisansı iptal edilen hastanelerden 2018 yılında TRG Hospitalist’te 2 hafta çalıştığını, o dönem bu doğrultuda ihbarda bulunduğunu,fakat denetimden önce hastanenin haberdar olarak her şeyi düzelttiğini öne sürmüştür:

    1. Bahse konu ihbarın içeriği nedir, 2018 yılında bu ihbarı denetlemekle yetkili kişiler kimlerdir?
    2. Bu konuyla ilgili özel bir soruşturma yürütülmekte midir?
    3. Yine, 2021 yılında soruşturma konusu hastanelerden birinde bu gibi uygulamalar bulunduğuna, hatta hekimin “gerekli endikasyonlar sağlanmamasına rağmen hemşirelere seri bir biçimde entübasyon yaptırdığına” yönelik bir CİMER ihbarı basına yansımış, 22.10.2021 tarihinde bu ihbara Bakanlığınız Sağlık Hizmetleri Başkanlığı tarafından verilen cevapta, yalnızca ilgili “hekimin bilgilendirildiği” belirtilmiştir. Bahse konu ihbar karşısında savunması alınan hekim kimdir? Dosya kapsamında soruşturulmuş mudur? Neden ihbara binaen soruşturma genişletilmemiştir?

    6. Özel Şafak Hastaneler Grubu’na SGK İstanbul İl Müdürlüğü Topkapı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nce 16 Mayıs 2022 tarihinde, yani soruşturmanın başlatılmasından yaklaşık bir yıl önce gönderilen yazı uyarınca, gerçeğe aykırı fatura veya faturaya dayanak oluşturan belge hazırlandığı, sağlık hizmeti sunulmadığı halde sağlık hizmeti sunulmuş gibi gösterildiği, izinli olduğu görülen doktorlar üzerinden sağlık hizmeti verildiği, sağlık hizmeti verilen hastalara ait verilerin sisteme kaydedilmediği, Sağlık Bakanlığı’nca onay verilmemiş ilaç ve sağlık malzemesi kullanıldığı tespit edilerek 44.5 milyon lira tutarında ceza kesildiği, yine 19 Aralık 2022 tarihinde gönderilen bir yazı ile, benzer sebeplerle 438 milyon 891 bin lira ceza uygulandığı bildirilmiştir. Bunun üzerine usulsüz işlemleri ayan beyan ortaya çıkan bahse konu hastaneler grubunun borçlarından kurtulabilmek amacıyla konkordato ilan ettiği, konkordato sürecinde de hisselerinin sekiz ay içinde üç kez el değiştirdiği ortaya çıkmıştır:

    1. 490 milyon liralık cezayı gerektirecek kadar yoğun ve usulsüz bir işlemler silsilesi, neden yalnızca Sosyal Güvenlik Kurumunca para cezası ile sonuçlandırılmış ve bakanlığınızca bu işlemlerden yurttaşların zarar görmesinin engellenmesi ve sorumluların tespiti amacıyla neden özel olarak soruşturma başlatılmamıştır?
    2. Bahse konu hastaneler grubu, bu karne ile nasıl 3. Havalimanının anlaşmalı hastanesi olarak belirlenebilmiştir?

    7. Soruşturulan hastanelerden Özel TRG Hospitalist Hastanesi’nin genel müdürü olarak bilinen eski polis müdürü Murat Mantuş isimli şahsın, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eski koruma müdürü olduğu ve diğer şüphelilerden farklı olarak tutuklanmadığı ve adli kontrolle serbest bırakıldığı ortaya çıkmıştır. Kamuoyunda öne sürülen iddialarda, bahse konu şahsın siyasi bağlantıları aracılığıyla bu süreçleri hasıraltı ettiği öne sürülmektedir:

    1. Mantuş’un geçmişe dönük HTS kayıtlarından hareketle temasta olduğunun gözlemlendiği bakanlık personelleri mevcut mudur? Mevcut ise, bu kişiler hakkında soruşturma yürütülmekte midir?
    2. Soruşturma dosyasına yansıyan bazı görüşme dökümleri incelendiğinde, Mantuş’un “çete lideri” olarak öne sürülen Fırat Sarı’ya yol gösterdiği, yerine göre hiddetlendiği ve genel itibarla onu yönlendirdiği izlenimi oluşmaktadır. Fırat Sarı’nın ilgili çetenin lideri ve yöneticisi olduğu kanısına nasıl varılmıştır? İlgili çetenin çok daha geniş siyasi bağlantılar doğrultusunda yönlendirildiğine dair şüphe bulunmakta mıdır?

    8. Tıpkı Sinan Ateş cinayetinden hatırlanacağı üzere, soruşturma savcısının da anlık konum bilgilerinin, aracının geçtiği güzergahların tespitinin, irtibatlarının ve telefonunun HTS kayıtlarının bazı polisler tarafından Zengin ve ekibine ulaştırıldığı iddiası bulunmaktadır. Bu konuda bakanlığınız ile diğer bakanlıklar koordinasyonunda, soruşturma savcısının bilgilerinin kimler tarafından görüntülendiğine ve bu kişilerin sağlık “sektör”ündeki ilişkilerine veya soruşturmadaki rollerine dair herhangi bir bulguya ulaşılabilmiş midir?

    9. Kamuoyunda infial yaratan usulsüzlükler, her ne kadar yenidoğan bebekler bakımından deşifre olmuşsa da, sağlıkta devrim adı altında sunulan mevcut sosyal güvenlik ve sağlık sisteminin bütünü, özel hastanelerin “seri” biçimde gerçekleştirilen yüksek meblağlı hizmetler karşılığında kamuyu zarara uğrattığı bir “SGK dolandırıcılığı” çıkmazını göz önüne sermektedir. Söz gelimi, göz sağlığına ilişkin ameliyatlar, anjiyo operasyonları ve stent takılması süreçleri gibi, yine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanabilen hizmetlerden istifade etmek suretiyle yurttaşların sağlığını tehlikeye atan ve kamu imkanlarını sömüren uygulamalarla ilgili sayısız ihbar söz konusudur. Üstelik bu iddialar, İstanbul’dan Siirt’e geniş bir coğrafyadaki yüzlerce hastane bakımından gündeme gelmektedir. Bu nedenle, sadece yeni doğan bebekler ve sadece İstanbul ili açısından değil, belirli sağlık hizmetlerini bilimsel ortalamaların marjinal biçimde üzerinde sunan tüm hastanelerle ilgili olarak soruşturmanın genişletilmesi gerekmektedir:

    1. Sadece yenidoğan yoğun bakım servislerine değil, özellikle de COVİD-19 pandemisinde yoğun bakıma sevki yapılan/entübe edilmiş tüm hastalarla ilgili olarak inceleme/soruşturma genişletilecek midir? Bakanlığınız ve diğer bakanlıklar koordinasyonunda, Türkiye çapında SGK’nın özel hastaneler aracılığıyla dolandırıldığı binlerce vakanın tespiti için herhangi bir çalışma yürütülmekte midir?
    2. Bu konuda soruşturmanın Türkiye ölçeğinde genişletilebilmesi amacıyla cevaplanması gereken bir soru olarak, COVİD-19 pandemisi döneminde, Türkiye’deki ortalama hasta başı entübasyon oranları ile dramatik farklılık göstermiş hastaneler hangileridir?
    3. Siirt ili Özel Hayat Hastanesi’nde aynı sistemin, bir tarikatın mensupları aracılığıyla erişkin yoğun bakım servisinin gerçeğe aykırı biçimde sürekli dolu gösterilmesi aracılığıyla yürütüldüğü ortaya çıkmış, SGK’nın 100 milyon liranın üzerinde dolandırıldığı ve soruşturmanın yine aynı tarikata mensup İl Sağlık Müdürlüğü görevlilerince sümen altı edildiği öne sürülmüştür. Bu iddialar doğru mudur? İlgili görevliler hakkında bir soruşturma sürmekte midir?
    4. Özel hastane sahibi oldukları bilinen Mehmet Müezzinoğlu veya Fahrettin Koca gibi eski bakanların sahibi olduğu hastanelere soruşturmaya konu yollarla sevki yapılan hastalar için Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan bugüne kadar ne kadar ödeme yapılmıştır?
    5. Türkiye genelinde, mevcut soruşturmanın da ötesinde, yenidoğan yoğun bakım servisine yatış, yenidoğan entübasyonu, göz ameliyatları, anjiyo operasyonları ve stent takılması başta olmak üzere belirli sağlık hizmetlerini bilimsel ortalamaların üzerinde sunan özel hastaneler hangileridir? Bugüne dek bahse konu hastanelere yapılmış yıllara göre ödeme tutarı nedir? Bu hastanelerde şüphe uyandırıcı istatistikler söz konusu ise, buralara yapılan denetimlerin de ilgili bakanlık personelince örtbas edildiğinden şüphelenilmekte midir?
    6. Arkadaş olduğunuzu kabul ettiğiniz ve bazılarının adı dosyada da geçen birçok kişi gibi, eşinizin de akademik geçmişinden anlaşıldığı üzere yeni doğan yoğun bakım uzmanı olduğu hesaba alınınca, arkadaşlarınızın ve dahi eşinizin bu alanda faaliyet gösterdiği bilinirken, bir bakan olarak bu kadar uzun zamandır faaliyet gösteren böyle bir çeteyi fark etmemeniz ya da fark etmenize rağmen gereğini yapmamanız neye bağlıdır?

    Paylaş: