Orman Yangınları: Türkiye’nin Göz Göre Göre Kaybettiği Doğal Varlık

Durum Tespiti: Her 10 Yangından 9’u İnsan Kaynaklı

Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle Akdeniz iklim kuşağında yer alıp özellikle yaz aylarında sıcak ve kuru havaların etkisiyle doğal yangınlara maruz kalan bir ülkedir. Ancak, Orman Genel Müdürlüğü resmi verilerine göre Türkiye’de 1997-2023 yılları arasında çıkan orman yangınlarının %88,66’sı doğal olmayan nedenlerle meydana gelmiştir. Özellikle ihmaller ve altyapı kaynaklı kazalar nedeniyle çıkan yangınlar, toplam yangınların yarıdan fazlasını oluşturmaktadır. Bu veriler, Türkiye’nin orman kayıplarının büyük ölçüde önlenebilir nedenlere dayandığını göstermektedir.

Enerji nakil hatlarının bakım eksikliği, elektrik panolarının kontrolsüz kullanımı, trafolarda yaşanan arızalar gibi etkenler orman yangınlarının başlıca nedenleri arasındadır. Her ne kadar anız yakma ya da izmarit atma gibi bireysel nedenler de yangınlara sebep olabilse de, kamusal bir hizmet olan elektrik üretimi ve dağıtımının özelleştirilmesi sonrasında yetkili devlet kurumları tarafından şirketlerin faaliyetlerinin ve altyapı eksikliklerinin denetlenmemesi ise, yangınların arkasındaki asıl nedenler arasındadır.

Son yıllarda yangın sayısı oransal olarak çok fazla artmamış olsa da, yanan alan miktarının ciddi oranlarda (%2007-2011’de %73, 2017-2021’de %406) artmış olması, yangınlara erken müdahaledeki yetersizlikleri işaret etmektedir. 2020 yılında yanan alan miktarı 2,5 kat artarak 20.971 hektara ulaşmasına rağmen bu artış yeterince sorgulanmamıştır. Dolayısıyla 2021’de yaşadığımız, geniş bir coğrafyaya yayılan büyük orman yangınları göz göre göre gelmiştir. Bu tür büyük yangınlar insan ve canlı hayatı ile yerleşim yerleri üzerinde doğrudan yıkıcı etkiler yarattığı gibi bütçeyi de olumsuz etkilemektedir. Orman Genel Müdürlüğü’ne ayrılan kamu bütçesinin çoğu önleme faaliyetlerine değil yangın söndürme faaliyetlerine harcanmaktadır.

İklim Krizi Etkisi: Yangın Sezonu Uzar, Risk Artar

Küresel iklim krizi, ortalama sıcaklıkları yükselterek yangın mevsimini uzatmakta, kuraklıkla beraber bitki örtüsünü tutuşmaya son derece elverişli hale getirmektedir. Bunun yanında aşırı yüksek sıcaklık anomalisinin yaşandığı gün sayısını arttırarak yangın riskini yükseltmektedir. Özellikle Akdeniz, Güneybatı Anadolu ve Ege bölgelerinde etkili olan “fönlü rüzgarlar”, yangının şiddetini de artırmaktadır. Ayrıca yanan ormanların hem yok olmak suretiyle karbon yutağı özelliğini kaybetmesi, hem de atmosfere yoğun miktarda karbon salımıyla iklim değişikliğini tetiklemesi, iklim değişikliği sürecinin kümülatif bir etkiyle hızının artmasına sebep olmaktadır.

Müdahale Sisteminde Ciddi Zaaflar

Türkiye’nin orman yangınlarına müdahale sistemi hem hava hem kara unsurlarında yetersiz donanım, eksik personel ile planlama, eğitim ve yönetim faaliyetlerinde çarpıklıklarla karşı karşıyadır:

  • Yangın söndürme uçakları kiralama modeli sürdürülemezdir. Yüksek maliyetli ve garanti saat sistemi ile çalışan hava araçları yangına verimli müdahalede etkisiz kalmaktadır.
  • Türk Hava Kurumu’nun elindeki uçaklar, teknik şartnamelere koyulan yapay kriterler nedeniyle ihaleye dahi sokulmamıştır. 2021 yangınları sırasında, Tarım ve Orman Bakanı’nın “THK’nın elinde buralarda rahatlıkla kullanılabilecek uçak falan yok” demesine rağmen, Türk Hava Kurumu (THK) Gökçen Havacılık’ın filosunda 11 adet M-18 Dromader ve 9 adet CL-215 Bombardier tipi yangın söndürme uçağı ve 11 adet döner kanat helikopteri bulunduğu bildirilmiştir. Bu uçakların, OGM’nin hazırladığı teknik şartnamedeki (5000 litre su taşıma kapasitesi gibi) 100 litrelik fark nedeniyle ihaleye dahi başvuru yapamaması, THK uçaklarının atıl kalmasına neden olmuştur. Bu durum halen sürmektedir.
  • Ülkemizin yangın söndürme uçağı envanteri yetersizdir. Yangın potansiyeli benzer olan ülkelerle karşılaştırıldığında durumun vehameti daha belirgin hale gelmektedir. Yüzölçümü Türkiye’nin %17’si olan Yunanistan’ın en az 49 yangın söndürme uçağı varken, Türkiye’nin kendi envanterinde yangın söndürme uçağı sadece 27 adettir.
  • Yer ekiplerinde personel eksikliği yaşanmakta; arazöz ekipleri olması gerekenin çok altında sayılarla görev yapmaktadır.
  • 2025 yılının ilk altı ayında, Orman Genel Müdürlüğü’ne bu yıl için ayrılan 45 milyar 494 milyon TL’lik bütçenin yalnızca üçte biri, yani 15 milyar 963 bin TL’si harcanmıştır. Kamu kuruluşlarına dayatılan tasarruf tedbirleri nedeniyle yangınlara müdahalede hayati rol oynayan orman yollarının inşası, personelin koruyucu donanımları ve kara aracı kiralamaları gibi ihaleler yüksek maliyetli görülerek iptal edilmiştir.
  • İktidarın yanlış ve plansız ekonomi politikaları nedeniyle orman köylerindeki genç nüfusun azalarak büyük kentlere göç etmesi ve köylerdeki yaş ortalamasının yükselmesi yangına ilk müdahaleyi yapacak insan kaynağının yetersiz kalmasına neden olmaktadır. 
  • Orman işçilerinin eğitim olanakları her geçen yıl azaltılmakta, işçiler yangınla mücadelede hazırlıksız bırakılmaktadır. Örneğin 10 işçinin yaşamını yitirdiği Eskişehir yangınından yalnızca üç ay önce, Antalya’daki yangın eğitim merkezinin Turizm Bakanlığı’na tahsis edilip otel projesine dönüştürüldüğü ortaya çıkmıştır. Yangınla mücadelede görev alacak binlerce personel için eğitim olanakları bilinçli olarak yok edilmiş, bunun yerine turizm rantı tercih edilmiştir.

 İş Güvenliği Açısından Kritik Eksiklikler

Yangınla mücadelede görev alan işçiler, yeterli eğitim, ekipman ve güvenlik koşullarına sahip değildir. Sahada çalışan personelin büyük bir kısmı yanmaz kıyafet, göz ve solunum koruyucu gibi kişisel koruyucu donanımlardan yoksun olarak çalışmakta ve sıklıkla düz pamuklu tişörtlerle yangına müdahale ettikleri gözlemlenmektedir.

İşçilerin çoğu geçici statüdedir ve görev süresince fazla mesai, izin kullanamama, sağlık desteğine erişememe gibi sorunlarla karşılaşmaktadır. İş güvenliği açısından bu koşullar kabul edilemez düzeydedir.

Müdahale Etkisi Değil, Hasar Büyüyor

Son yıllarda yangın sayısı yavaş artmasına rağmen yanan alan miktarı %400’ün üzerinde artmıştır. Bu, erken müdahalede ciddi zaaflar olduğunun göstergesidir. Bu zaaflardan en belirgin olanı ise koordinasyonsuzluk ve sürece bilimsel, doğanın ve toplumun yararına değil, siyasi saiklerle yaklaşılmasıdır. Örneğin, önceki dönemde AKP yönetiminde olan Aydın Koçarlı Belediyesi’ne Orman Genel Müdürlüğü tarafından tahsis edilen arazöz, 2024 yerel seçimleri sonrasında belediye CHP’ye geçince, geçtiğimiz aylarda geri alınmıştır.

Yangınların neden olduğu her türlü hasarın giderilmesi ve bölgenin geri kazanılması için yangın sonrasında bilimsel analizle uygun yöntemlerin belirlenmesi gerekirken bu alanların nasıl talan edileceğinin hesabının yapıldığı görülmekte, birçok örnekte yangın bölgeleri “orman vasfını kaybettiği” gerekçesiyle ranta ve yapılaşmaya açılmaktadır. 

Ne Yapmalı

1. Yönetim Reformu

  • Yangın müdahale sürecinde tüm yetki, yangın uzmanlığı bulunan teknik personele bırakılmalı; siyasi müdahalelere açık komuta zinciri kaldırılmalıdır.
  • Yerel yönetimlerin müdahale sürecine aktif olarak katılması sağlanmalı, koordinasyon protokolleri siyasi saiklerin dışına taşınarak güncellenmelidir.
  • Orman köylülerine eğitim verilmeli, gerekli ekipmanlar sağlanmalı ve bulundukları bölgelerdeki orman yönetimi süreçlerine dahil edilerek Orman Genel Müdürlüğü ekipleriyle koordinasyonu sağlanmalıdır.
  • Türkiye gibi orman yangın riskinin yüksek olduğu ve küresel iklim değişikliğiyle beraber riskin giderek arttığı Akdeniz Havzası ülkeleri ile birlikte ortak izleme ve müdahale donanımının geliştirilmesi, ortak eğitim ve tatbikatların düzenlenmesine öncülük edilmelidir.

2. Altyapı Denetimi

  • Özelleştirilen orman işleri, enerji ve ulaşım hizmetleri kamulaştırılmalı, altyapılarında yangın risk analizleri yapılmalı, düzenli denetimler yasayla zorunlu hale getirilmelidir.
  • Yüksek ısı noktaları ve yangınların gözlenip erken müdahale edilmesi için Orman Genel Müdürlüğü uzaktan izleme sistemlerine entegre olmalıdır. Uyduyla takibin yanında insansız hava araçları düzenli gözlem faaliyetlerinde bulunmalıdır.

3. Koruyucu Donanım ve Eğitim

  • Tüm yangın işçilerine kişisel koruyucu donanım sağlanmalı, kullanımı denetlenmeli, bu donanımlar olmadan yangına çıkılmasına izin verilmemelidir.
  • Otel yapılmak üzere peşkeş çekilen eğitim alanları ivedilikle eski formasyonlarına geri dönmeli, yeni eğitim alanları kurulmalıdır.
  • Yangına müdahale personeli ve gönüllüler için sürekli ve uygulamalı eğitim programları zorunlu hale getirilmelidir.

4. Yangın Öncesi Hazırlıklar

  • Yangınla mücadelenin esas olarak yangın başlamadan önce başlaması gerekliliği göz önüne alınarak, yanıcı madde yükü azaltılmalı, orman içi ve çevresindeki alanlarda yangına dirençli peyzaj teknikleri uygulanmalıdır.
  • Su kaynakları, beton havuzlar ve erişim yolları teknik standartlara uygun biçimde yaygınlaştırılmalıdır.

5. Restorasyon Süreçleri

  • Yangın sonrası alanlar rant projelerine açılmamalı, bilimsel temelli orman ekosistemi restorasyonu yapılmalıdır. Özellikle Akdeniz tipi ekosistemlerin yangına uyarlanmış oldukları göz önüne alınarak, yanan alanlar doğal süksesyon sürecine bırakılıp monokültür ağaçlandırma yapılmaması gerekmektedir.
  • Biyoçeşitlilik, toprak yapısı ve su kaynakları gözetilerek uzun vadeli planlar hazırlanmalıdır.

Ülkemiz ne yazık ki orman yangınlarıyla mücadelede bilimsel yaklaşım, istihdam ve yönetim anlamında çağın gerisinde kalmaktadır. Doğal varlıklarımız sadece yanmamakta, aynı zamanda Saray Rejimi tarafından kasıtlı olarak korunmamaktadır. Yalnızca özelleştirmeler yoluyla kamusal hizmetleri tasfiye ederek değil, maden yasası gibi ormanları, zeytinlikleri, meraları şirketlerin talanına açan uygulamalarla da varlıklarımız savunmasız bırakılmaktadır. Bir yandan “yeşil vatan” deyip diğer yandan yurdumuzun yeşilini yok edecek adımlar atılamaz. Varlıkların korunması bir tutarlılık meselesidir. 

TİP Bilim Kurulu Ekoloji Çalışma Grubu olarak, ormanlarımızın korunmasının bir ekolojik zorunluluk olduğu kadar, sınıfsal ve toplumsal bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Bu süreçte tüm kamu kurumlarını, akademik çevreleri, emek örgütlerini ve yurttaşlarımızı doğamıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.


TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ

BİLİM KURULU EKOLOJİ ÇALIŞMA GRUBU

Paylaş: