Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi Türkiye’de spor, sporcu, spor altyapısı ve politikaları da ağır AKP tahribatı altında zor bir dönemden geçiyor. Türkiye İşçi Partisi olarak spor alanının başta sağlık, eğitim ve kent politikaları olmak üzere birbiri ile ilgili bir dizi konunun da önemli bir bileşeni olduğundan hareket ediyoruz. Bu belge ile ülkemizdeki spor politikalarının yeniden yapılandırılmasında hangi temel yaklaşım ve önceliklere sahip olmamız gerektiğini ortaya koyduk. Bu çerçeve 10 temel başlık altında özetlenebilir:
1-Bütünlüklü Planlama
Sporu sadece seyir zevki veren bir hobi veya madalya yarışı olarak görmek, spor planlamasının temelsiz ve eksik olmasına yol açar. Spor politikaları denildiğinde TİP, yalnızca seyir zevkini veya elde edilecek madalya ya da kupa sayısını değil, bütünsel spor kavrayışını anlamaktadır.
Türkiye’de spor ancak planlı bir yaklaşımla hak ettiği yere getirilebilir. Keza spor politikaları, müstakil ve gündelik çözümler yerine ancak eğitim, sağlık, beslenme, kent politikaları ile birlikte bir bütünlük içinde ele alınarak belirlenmelidir. Spor politikalarını bütüncül bir yaklaşımla ele alınmaksızın, sporun kronikleşen ve kalıcılaşan sorunlarına çözüm üretmek olanaklı değildir.
Başta çocukların ve gençlerin beslenme koşulları kamusal olanaklarla yeterli hale getirilecek, spor herkes için teknik ve fiziki olarak erişilebilir hale getirilecek, eğitim kurumları ve müfredatı bu doğrultuda yeniden yapılandırılacaktır.
2-Kentsel Mekanların Yeniden Düzenlenmesi
Kentlerimizin altyapıları spor yapılması ve yaygınlaştırılması açısından temel eksikliklere sahiptir. Bütüncül bakışın ilk adımı, kamusal kent mekânının spor ile uyumlu hale getirilmesinden geçmektedir.
Bu doğrultuda öncelikle büyükşehirlerin ve ardından diğer şehirlerin, yeşil alanları ve spor alanları ivedilikle tespit edilmelidir.
Bu alanların kullanılabilirliği; çocukların ve gençlerin bu alanlara ulaşabilmesi konusunda detaylı incelemeler yapılacak, dünyadaki diğer örnekler değerlendirilerek spor yapılabilecek alanların çoğaltılması ve etkili kullanımı konusunda girişimlerde bulunulacaktır. Buna ek olarak, Türkiye’deki faal spor kulüplerinin ve bu kulüpler ile ilgili kamu kurumlarına ait tesis, antrenman sahası ve bu gibi spor tesislerinin fiziki koşulları gözden geçirilmelidir. Çocukların ve gençlerin spor alanlarına ulaşımının kolaylaştırılması için gerekli altyapı düzenlemeleri ve fiziki koşullar yerel yönetimler ve merkezi irade tarafından derhal yerine getirilecektir.
3-Spor Politikaları ile Eğitim Politikalarının Eşgüdümü
Eğitim müfredatında sporun yeri ve çerçevesi bedenen ve ruhen sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi açısından yetersizdir.
Her şeyden önce spora bakış ve yaklaşım konusunda zihinsel bir dönüşüme ihtiyaç bulunmaktadır. Spor, sadece boş zamanların değerlendirileceği, yalnızca ekonomik özgürlüğe sahip olanların hobi alanı değildir.
Spor, sağlıktan azade de düşünülemez ve devlet her yurttaşın sağlıklı yaşama hakkını sağlamakla yükümlü olduğu gibi, sağlıklı yaşama hakkının en temel nüvelerinden biri olan spora dair de gerekli adımları atmak mecburiyetindedir. Bu zihinsel çerçeve ile spor alanından çekilmek, şirketler, dernekler ve kulüpler eliyle bu alanı piyasanın insafına bırakmak, devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi demektir.
Bu nedenle devlet, öncelikle bu zihinsel dönüşüm ışığında, eğitim politikaları içinde sporun yeri ve anlamını yeniden tanımlamalı ve buna uygun bir müfredat hazırlamalıdır. Bu müfredat, kreşlerden yüksek öğretim kurumlarına kadar, sporun çocuklar ve gençler başta olmak üzere, tüm yurttaşlar için temel haklardan biri olduğu temeline dayanmalıdır.
Müfredatta sporun yeri genişletilecek çocuklar ve gençlerin spora katılımı teşvik edilecek, ders programları ile antrenman programları bu doğrultuda uyumlu hale getirilecek ve özellikle öğrencilerin spor veya eğitim arasında bir tercih yapmak zorunda kalmalarına mani olunacaktır.
4-Bütün Spor Dallarının Desteklenmesi ve Yaygınlaştırılması
Ülkemizde spora olan ilgi yalnızca birkaç spor dalı ile sınırlıdır.
Sporun yalnızca piyasanın insafına ve takdirine bırakılmasının temel sonuçlarından biri de sporun günbegün piyasalaşmasıdır. Bu doğrultuda, yalnızca piyasada karşılığı olan spor dalları ve başlıklarına yatırım yapılmakta, amatör branşlar adeta spor olarak kabul görmemektedir. Bu branşlarda faaliyet gösteren sporcular spor yaşamlarını ancak kendi çabaları ile sürdürebilmekte ve sınıfsallık ön plana çıkmaktadır.
Spor branşlarının çeşitlendirilmesi, bu branşların yaygınlaştırılması ve erişilebilir olması ile bu branşlarda faaliyet gösteren sporcuların desteklenmesi için gerekli tüm tedbirleri alınacaktır.
5-Spor Emekçilerinin Sorunlarının Çözülmesi
Günümüzde spora dar bir açıdan bakılmakta ve sporcu ve diğer spor emekçilerinin çalışma koşulları ve hakları göz ardı edilmektedir.Spor, sporcular ve pek çok spor emekçisini içinde barındıran geniş bir alandır. Bu nedenle, sporcuların içinde bulunduğu imkansızlıklar ile spor emekçilerinin de yaşadığı kronikleşmiş sorunlar derhal çözülmelidir. Spor emekçilerinin hukuki koşullarının ve özlük haklarının bir kanunla düzenlenmesi, spor emekçilerinin çalışma koşullarının bu doğrultuda ele alınması gerekmektedir. Sporcular bakımından ise göz önünde olan branşlar dışında faaliyet gösteren sporcuların büyük bir geleceksizlik ve güvencesizlik yaşadığı son derece açıktır.
Bu bağlamda, sporcuların özlük hakları, spor alanının koşulları göz önünde bulundurularak bir kanun ile düzenlenmesi ve korunma altına alınması için çalışacağız. Spor emekçilerinin şirketleşen veya dernek olarak faaliyet gösteren kulüpler tarafından uğradıkları hak gaspları ortadan kaldırmaya kararlıyız
6-Sporda Şiddetin Önlenmesi
Sporda şiddetin önlenmesi için işlevsel bir yapı bulunmamakta, bu amaçla örneğin futbolda getirilen Passolig sporu piyasalaştırırken, sporseverleri de spordan uzaklaştıran uygulamalara kapı açmıştır.
6222 sayılı Sporda Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un şiddetin önlenmesi için getirildiği ve bu nedenle son derece gerekli olduğu yönündeki savın, kanunun uygulanmaya başlamasıyla yalnızca baskı ve sindirme politikalarına hizmet amacını taşıdığı ortaya cikmistir. Keza, futbol branşında getirilen Passolig uygulaması, tipik bir piyasalaştırma örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Kulüplerin bilet gelirleri, Passolig ve onun anlaşmalı olduğu banka eliyle -AktifBank- bir havuzda toplanmakta, banka buradan ciddi bir faiz geliri elde etmekte, kulüplerin gelirlerinde fazlasıyla kesinti meydana gelmektedir.
Passolig’in sporda şiddetin önlenmesi için işlevsel bir anlamı olduğu, suç ve cezanın şahsiliği bağlamında yalnızca şiddet eylemlerinde bulunanların ceza almasını sağlayacağı yönündeki argüman da ne yazık ki gerçeklik taşımamaktadır. Hala, tribün kapatma cezaları uygulanmakta, o tribünde yer alan tüm sporseverlerin bir sonraki maça girmelerinin yasaklanması şeklinde kararlar uygulanmaktadır. Bu tip kararlar, sporseverlerin spordan uzaklaşmasına neden olmaktadır.
Sporda şiddetin önlenebilmesi için yönetici-taraftar grupları arasındaki ilişkileri şeffaflaştırılacak düzenlemeler için çalışacağız. Spor yöneticiliği kitle kontrol, spor sevgisi de rant ve holiganizm alanı olmaktan çıkarılacak, spor seyirciliği güvenlikli şekilde erişilebilir bir aktiviteye dönüştürülecektir.
7-Sporun Yönetiminin Demokratikleşmesi
Spor kulüpleri ve spor yönetimi sermayenin güdümünde ve tek adam zihniyetinin etkisi altındadır. Federasyonların seçimleri demokratik ortamda gerçekleşmemekte, federasyon yöneticileri iktidar eliyle atanmaktadır. Kulüplerin yönetimleri yalnızca patronlar tarafından oluşturulmakta, yurttaşların spor politikalarına yön vermesinin önüne geçilmektedir.
Zihinsel dönüşümün gerekli olduğu başlıklardan biri de spor ve kapsadığı alanın demokratikleşmesidir. Ülkedeki genel eğilim, spor alanının yönetimine de sirayet etmektedir; kulüpler ve spor yönetimi, sermayenin eline düşmüş ve tek adam zihniyetinin uygulandığı birer örnek haline gelmiştir. Federasyonların seçimleri demokratik ortamda gerçekleşmemekte, federasyon yöneticileri siyaset eliyle atanmaktadır. Kulüplerin yönetimleri yalnızca patronlar tarafından oluşturulmakta, yurttaşların spor politikalarına yön vermesinin önüne geçilmektedir.
Sporseverlerin, sporcuların ve spor emekçilerinin, kulüplerin karar alma mekanizmalarına dahil olabilecekleri bir yapı inşa edilmesi için çalışacağız.
Spor alanlarının demokratikleşmesi yolunda sporseverlerin, spor kulüpleri takipçilerinin müdahil olması gerekliliği kuşkusuzdur. Astronomik bilet fiyatları nedeniyle taraftarların spor faaliyetlerini takip etmeleri güçleşmekte, kentin en önemli dokularından olan spor alanları, arsa rayiç bedelleri nedeniyle kentlerin dışına itilmektedir.
Yalnızca sporcular için değil, sporseverler için de spor alanları erişilebilir olmasını sağlayacağız.
Kadın sporcuların yetişmesinde, sporcu ve seyirci olarak kadınların spora katılımındaki dengesizliğin giderilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği hedefi ile hareket edeceğiz.
8-Spor Basını Özgürlüğünün Tesisi
Spor basını büyük ölçüde medya tekeli taşıyan holdingler aracılığıyla şekillenmekte, sporun gelişimini sağlayacak ortam özgürlükten uzak ve sorunlu doğmaktadır.
Sporun demokratikleşmesinin en önemli adımlarından biri de spor basınının demokratikleşmesidir. Spor basını büyük ölçüde medya tekeli taşıyan holdingler aracılığıyla şekillenmekte, sporun gelişimini sağlayacak ortam en baştan özgürlükten uzak ve sorunlu doğmaktadır. Spor basınını kontrol altında tutan medya tekelleri, spor yönetiminin de bir parçası haline gelmekte ve sonrasında oldukça çarpık, akçeli bir basın ortamı meydana getirilmektedir.
Spor basın emekçilerinin üzerindeki bu baskı, spor medyacılığının bilgi ve eğlence aktarımı için değil, tiraj için yapılmasına neden olmaktadır. Bu da Türkiye’de sağlıklı bir spor ortamının önündeki engellerden biridir.
Sağlıklı bir spor kültürü oluşturulması için basın emekçilerinin hayatı, basına dair tek fikri satış ya da etkileşim sayısı olan patronların inisiyatifine bırakmayacağız. Daha geniş çaplı bir sendikalaşmanın ve kamu görevi olan basına kamu güvencesi sağlamanın mücadelesini vereceğiz.
9-Sporun Mali Denetiminin Sağlanması
Dernek niteliği taşıyan, özellikle futbol kulüpleri, milyarlarca lira borç içinde faaliyetlerini sürdürmekte, spor yöneticilerinin bu anlamda kanunen sorumluluğu olmamaktadır.
Sporun mali denetimi, sporun demokratikleşmesi için son derece önem taşımaktadır. Dernek niteliği taşıyan, özellikle futbol kulüpleri, milyarlarca lira borç içinde faaliyetlerini sürdürmekte, spor yöneticilerinin bu anlamda kanunen sorumluluğu olmamaktadır. Keza, spor yöneticilerinin spor kulüplerine gerçekleştirmiş oldukları maddi ve manevi yardımlar özellikle denetim altına alınmaktadır.
Spor kulüplerinin mali denetimi ve spor yöneticilerinin bu anlamdaki hukuki ve cezai sorumlulukları tesis edilmeksizin bu korkunç tablonun giderilmesi mümkün değildir.
Sporun sermayenin tekeline bırakılması, nitelikli ve eğitimli spor emekçilerinin federasyonlarda yönetici olmalarını engelleyerek federasyon yönetimlerini patronların iktidar alanı haline getirir. Buna izin vermeyeceğiz.
10-Federasyon Yönetimlerinde Nitelikli Kadroların Yer Alması
Sporun sermayenin tekeline bırakılmasının en büyük nedenlerden biri spor yöneticilerinin gönüllülük esasına dayalı olarak göreve gelmeleridir. Bu düzenleme, iyi eğitimli ancak sermayedar olmayan spor yöneticilerinin federasyonlarda yönetici olmalarını engellemekte, boş zaman yaratma imkânı bulunan patronların federasyon yönetimlerinde görev yapmalarına neden olmaktadır.
Federasyonlar ile ilgili bir kanuni düzenleme yapılacak ve bu düzenlemede federasyon yöneticiliği için liyakate dayalı kriterler belirlenecektir. Federasyon yönetimlerinde, spor yöneticiliği eğitimi almamış olanların sayısı bu eğitimi almış yönetici sayısını geçmemelidir.
TİP BİLİM KURULU Spor Politikaları Çalışma Grubu