Çocukluk dönemi insanın temel karakter özelliklerini, bilgi ve becerilerini oluşturduğu bir süreçtir. Çocuklar, hem kendi isteklerini, düşüncelerini ve becerilerini keşfeder hem de çevrelerindeki olayları gözlemleyerek diğer insanlarla nasıl ilişki kurmaları gerektiğini öğrenirler. Çocuklar geleceklerini belirleyecek kararları alırken zorlanabilir, yönlendirmeye ihtiyaç duyabilir. Bu süreçte doğru yönlendirme ve destek almak, çocukların sağlıklı bir şekilde gelişmelerini sağlar. Aileler, öğretmenler ve diğer yetişkinler, çocukların keşif yolculuğunda önemli bir rol oynarlar.
Çocukların aile bireylerinden, okuldaki öğretmen ve akranlarından ve toplumdaki çeşitli sosyal çevrelerden gördüğü değer, onların topluma katkı sağlayan bireyler olmalarına etki eder. Bunun aksine ailedeki istismar, suçla ilişkili çevre, düşük akademik başarı ile önemli toplumsal olaylar olan savaşlar, ekonomik krizler gibi risk faktörleri çocuğun suça itilmesine yol açmaktadır. Suç, kanunlar tarafından yanlış veya zararlı olduğu için ceza tehdidiyle yasaklanan ve bazı durumlarda cezalandırılabilen davranıştır.
Herkese hak ettiğini vermek anlamına gelen adalet kavramı ve hukuk sisteminde temel amaç çocuğun yararının korunması, çocuğun iyileştirilmesidir. Suça sürüklenen çocukların yargılanma sürecinde “çocuğun yararı” ön planda tutulmalıdır. Çocuk kimdir? 18 yaşına kadar herkes çocuktur. 1989 tarihli Birlemiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de çocuğun yaşam, kimlik, görüşlerini serbestçe ifade etme hakları, din ve vicdan hürriyeti, vücut dokunulmazlıkları gibi temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmaktadır. Sözleşmenin amacı, çocukların fiziksel ve ruhsal olarak olası tehlikeden korunmalarını ve bu bakış açısının toplumsal bilince dönüşmesidir. Ek olarak Türkiye’nin 1999 yılında taraf olduğu Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi’nde de çocukların üstün yararının korunması ve geliştirilmesi ile temel haklarını kullanabilmeleri için desteklenmeleri gerekliliği; çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesinden aileler ile gerektiğinde devletin sorumlu oldukları belirtilmektedir.
Peki Türkiye Cumhuriyeti’nde devlet gücünü çocukların yararına mı kullanıyor yoksa cezalandırmayı önceliklendirip sorgulayan, eleştiren, özgürlük isteyen ya da bazen yoksulluktan, yoksunluktan suça itilmiş savunmasız çocukları boyunduruk altına almaya mı çalışıyor? Doksanların sonunda baklava çalan çocukların yargılanıp tutuklanması aklımıza kazınırken ve adalet duygumuz zedelenmeye başlamışken; devamında kutularla milyonlarca avroyu, doları kaçıranları görmezden gelen adaletin keskin kılıcı kardeşi için kıyafet çalan kız çocuğunu, balıkçıdan balık, marul, şalgam çalan, büfeden meyve suyu çalan oğlan çocuklarını tutuklayarak ülkesinin geleceği çocuklara ders mi vermiş oldu?
Gezi’yle başlayan süreçte devletin, halkın güvenliğinden sorumlu kolluk kuvvetlerinin çocukları, gençleri öldürmekten duyduğu gururu nereye koyacağız? Sınavla giremedikleri üniversitelerde eğitim hakkı kazanmış ışıl ışıl gençlerin boyunlarını eğme çabasını adalet terazisinde nasıl tartacağız? 31 Mart seçimlerinde elimizde kalan demokrasi kırıntılarına sahip çıkmak için gittiğimiz seçim sandıkları sonucunda hileyle hurdayla halk iradesini yok etmeye çalışan iktidara karşı protesto etmek amacıyla gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan Umut Polat’ın 17 yaşında olduğunu unutacak mıyız? Yaşını mı büyütür devlet baba daha büyük bir ders vermek için tıpkı geçmişte yaptığı gibi? Somut delil bulmadan, bulunmayan delillerin karartılma ihtimali olduğunu iddia ederek “istediğimiz kişiler için itinayla delil yaratırız” hukuksuzluğuyla yurttaşlarını, daha önemlisi çocukları suçlu ilan eden savcılık makamları ya da mahkemeler topluma etkin bir adalet sistemi sunabilir mi?
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi, bir fikir üretebilme kabiliyeti olan tüm çocuklara, fikirlerini kendilerini ilgilendiren tüm konularda özgürce ifade edebilme hakkını verirken anayasal hakların gasp edilmesine tepki gösteren çocuklara adaletsiz bir müdahalede bulunmak, çocukları özgürlüklerinden mahrum bırakmak toplumun bütünleşmesini engeller. Tutuklama, bir cezalandırma aracı olarak çocukların hayatına sokulmamalıdır. Yetişkinler, hele de devlet, yetkilerini çocukların yüksek faydasına kullanma ilkesini önceliklendirmelidir.
İktidarın ve öfkesini ve kinini kontrol edemeyen kolluk kuvvetlerinin, liyakat sahibi olmadan bireysel çıkarlar için yetkilendirilmiş sözde hukuk insanlarının üzüntüsünü bizimle paylaşmayıp bizi üzmemeye çalışan Umut Polat’ın umudunu söndürmesine izin vermeyeceğiz. Çocuklar hakları, yaşamları ve gelecekleri için kendilerini temsil etme hakkına sahiptir ve yetişkinler, yanlış da yapsalar çocukların onurunu, güvenliğini, sağlığını korumakla yükümlüdür.
TİP Çocuk Hakları Komisyonu