Ormanlarımız yanıyor, kentlerimiz sele teslim. Tüm bunlar yaşanırken halkımızı göçmenlerle karşı karşıya getiren, korku ve kaygı ikliminden medet uman anlayış, tüm ülkede ırkçılık ve nefreti körüklüyor. Bu iklim içinde Emirhan Yalçın isimli genç bir yurttaş Ankara Altındağ’daki bir kavgada yaşamını kaybetti. Yalçın’ın ailesine ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Ancak olayın sorumluları henüz yakalanıp yargılanmadan olay bir kitlesel hezeyana dönüşmüş, Suriyeli göçmenlere/mültecilere dönük bir pogrom gerçekleşmiştir. Saldırılarda yaralanan, evleri ve iş yerleri yağmalanan, tahrip edilen Suriyelilere geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Altındağ’da yaşananlar münferit bir vaka ya da geçici bir reaksiyon olmanın ötesinde göçmen ve mülteci sorununda bir bütün olarak düzen siyasetinin içerisine girdiği açmazın kaçınılmaz bir sonucudur. Artan mülteci düşmanlığının ve dün gece pogroma varan saldırıların zeminini hazırlayan temel etmen AKP’nin emperyalistlerle kapalı kapılar ardında tasarladığı şeffaflıktan ve akılcılıktan uzak göçmen/mülteci siyasetidir.
Diğer yandan bu durumun halk içerisinde yarattığı endişelere ve gittikçe artan mülteci karşıtlığına ırkçı infiallere çanak tutacak şekilde “yatırım yapan” düzen siyasetinin bütün aktörleri bu saldırılardan sorumludur.
Daha önce söylemiştik, yine söylüyoruz. Göçmenler etrafında yaşanan sorunlar bir mülteci krizi değil, bir düzen krizidir.
AKP; Osmanlıcı dış politikasıyla Suriye’deki iç savaşa müdahil olarak Suriyelilerin kendi yurtlarından göç etmesine yol açan savaş ve istikrarsızlıkta pay sahibidir. Türkiye’ye gelen milyonlarca Suriyeli’yi AB’ye karşı bir pazarlık kozu olarak kullanmış, AB’yi “sınır kapılarını açar, size göndeririz” diye tehdit ederek göçmenlere/mültecilere küçük düşürücü bir muameleyi reva görmüştür. Bununla birlikte yalnızca savaştan kaçıp sığınma hakkı isteyen mültecilere değil, kendi siyasal İslamcı politikalarını desteklemek üzere cihatçılara da kucak açmış, onları koruyup kollamış, Suruç ve 10 Ekim gibi tarihimizin en kanlı katliamlarını gerçekleştirmelerine göz yummuştur.
Tüm bunlar AKP’nin göçü sağlıklı bir biçimde yönetmek gibi bir derdinin olmadığı, yalnızca siyasi rant elde etmek üzere göçmenleri/mültecileri bir oyuncak gibi kullandığının kanıtıdır.
Bunların yanında Saray Rejimi’nin din, dil, ırk, cinsiyet ayrımını sürekli körükleyen kin ve düşmanlık politikaları, “Bunlar daha iyi günleriniz” biçimindeki muhalefeti hedef gösteren sözleri, linç kültürünü besleyen hedef göstermeleri dün geceki saldırılara zemin hazırlamıştır.
Diğer yandan, bulanık suda balık avlama derdinde olan kimi öbeklerin sistemli ve ısrarlı bir şekilde yalan haber ve görüntülerle sosyal medyayı kullanarak Afganları ve Suriyelileri hedef alan provokatif paylaşımları da ırkçılığı beslemiş ve linçleri tetiklemiştir.
Halkımız, varlıklarını halkları birbirine düşman etmeye borçlu bu provokatörlerin oyununa gelmemelidir!
Siyasal iktidarın neredeyse bir aydır yoğunlaşan göçmen ve mülteci düşmanlığı karşısında hiçbir tatmin edici açıklama yapmayıp, artan öfkeye “dışarıdan” seyircilik yapması, kolluk kuvvetlerinin Altındağ’daki saldırılara neredeyse seyirci kalması basit bir ihmal değil, bir stratejidir. Bundan bir ay öncesine kadar gündeminde, kaybolan 128 milyar dolar, artan zamlar ve bir suç örgütü liderinin ifşaatıyla ortaya serilen kirli ilişkiler olan emekçiler, bugün biriken öfkesini bunlarla hiçbir alakası olmayan mültecilere yöneltiyor. Bundan en fazla AKP’nin memnuniyet duyduğu açıktır.
Bir kez daha belirtiyoruz: Karşı durmamız gereken; halkların arasına nefret tohumları eken, kaostan beslenen siyasi iktidardır, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin emeğimizi sömüren patronlardır. Ekonomik ve siyasi krizlerden yurttaşlarımız kadar etkilenen, sürekli ayrımcılığa ve nefrete karşı yaşamını sürdürmeye çalışan masum insanlara saldırmak hiçbir sorunun çözümü olamaz.
Türkiye İşçi Partisi, ülkemizin şovenizm batağına saplanmasına izin vermemekte kararlıdır. Türkiye İşçi Partisi, bir yandan artan mülteci/göçmen karşıtlığına karşı etkin bir şekilde mücadele ederken bir yandan da halkımızın kaygılarına zemin hazırlayan ve mültecilerin de en temel haklarına aykırı göçmen politikasının tümden değiştirilmesini savunmaktadır. Bu doğrultuda:
– AB ile yapılmış olan Geri Kabul Anlaşması derhal iptal edilmelidir.
– Afganistan’daki kriz sürecinde ABD ile gizli pazarlıklara son verilmelidir.
– Mültecilerin ülkeye girişleri kontrol ve kayıt altına alınmalıdır.
– Tüm sığınmacıların bir güvenlik tehdidi gibi algılanmasına yol açan savaş suçlusu cihatçıların ülkeye girmesine izin verilmemelidir.
Türkiye İşçi Partisi olarak, tüm yurttaşlarımızı provokatif paylaşımlara karşı uyanık olmaya, kin ve nefret politikalarına, kışkırtıcı söylemlere karşı aklıselime davet ediyoruz.
Ülkemizin katliamlar ülkesi olmasına izin vermeyeceğiz. Irkçılığa, ayrımcılığa, faşizme karşı barışta ve ortak yaşam mücadelemizde inat ediyoruz.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ