6 Maddede Türkiye İşçi Partisi Göçmen ve Sığınmacı Politikası

  1. TÜRKİYE ORTADOĞU’DAKİ SAVAŞ GİRDABINDAN ÇIKACAK!

Türkiye’de yaşayan göçmenlerin büyük bir kısmı ülkesini savaş ve çatışmalar nedeniyle terk etmek zorunda olan insanlardan oluşmaktadır. AKP iktidarında Türkiye, Suriye’de söz konusu olduğu gibi geniş toplulukların yerinden edilmesine yol açan savaş ve çatışmaların parçası haline getirilmiştir. Türkiye’nin bugün dünyada en fazla sığınmacıya sahip ülke haline gelmesi bizzat AKP iktidarının yaptığı dış politika tercihlerinin ürünüdür. AKP iktidarı, öncelikle Yeni-Osmanlıcı hayallerle Suriye’deki iç savaşın bir parçası haline gelerek, sonrasında da diğer ülkelerle yaptığı anlaşmalarla bu savaşın yarattığı göç dalgasını yönetmeye talip olarak Türkiye’yi düzensiz göçün ve mülteci hareketliliğinin idare edildiği bir ülke haline getirmiştir.. Tüm bu politikalar,  dünyadaki emperyalist güç mücadelelerinin belirleniminde ve Türkiye’deki AKP iktidarının ömrünü uzatmaya yönelik olarak tasarlanmaktadır. Türkiye’de yaşayan yurttaşların ve bölge halklarının çıkarlarıyla hiçbir alakası olmayan bu savruk dış politika anlayışı değişmediği ve AKP iktidarı bölgedeki savaşların bir parçası olmaya devam ettiği müddetçe sığınmacı ve göçmenler Türkiye sınırlarını zorlamaya devam edecektir. TİP iktidarında Türkiye Suriye’deki savaşın bir parçası olmaktan çıkacak, başta Suriye olmak üzere bütün bölge coğrafyasında halkların yerinden edilmesine yol açan savaş ve çatışmaların ve emperyalist müdahalelerin karşısında duracaktır.

Sığınmacılar arasında Türkiye’de kalma eğilimi Suriye’deki koşullardan bağımsız olarak güçlenmiş olsa da yapılan araştırmalar bir kısmının can güvenliklerinin sağlanması ve barışın ve istikrarın tesis edilmesi durumunda ülkelerine dönme isteğinde olduklarını göstermektedir. TİP, ülkemizdeki göçmenlerin anavatanlarına gönüllü bir şekilde dönme seçeneğinin ortaya çıkabilmesi için öncelikle Suriye’de barışın ve istikrarın gerçekleşmesi gerektiğinin farkındadır. Benimseyeceği dış politika ve Suriye devleti ile kuracağı ilişkiler Suriye’deki bu güvenli koşulların sağlanmasına yönelik olarak şekillenecektir. Ülkemizdeki sığınmacılar için Türkiye’de yaşamayı tek seçenek olmaktan çıkarmaya dönük ve gönüllü bir şekilde ülkelerine dönebilmelerini mümkün kılacak bir dış politika ve diplomasi anlayışı TİP’in göçmen meselesine bakışının ayrılmaz bir parçasıdır.

2. SINIRDAN GEÇİŞLER AKP’NİN KEYFİNE BIRAKILMAYACAK!

AKP iktidarının kendi ideolojik tercihleri ve politik hesapları üzerine kurulu sınır ve göç politikası sınır geçişlerine yönelik tutarsız ve şeffaflıktan uzak uygulamaların hayata geçirilmesine neden olmuştur. Türkiye İşçi Partisi, kendi ülkesinde yürüyen çatışmalarda savaşçı gruplar içerisinde yer almış ve yanı sıra insan hayatına, hürriyetine, onuruna ve cinsel dokunulmazlığına kasteden suçlar yüzünden aranan ve yargılanan bireylerin Türkiye’ye geçmesini katiyetle engelleyen bir sınır politikasının benimsenmesi ve kayıt sisteminin geliştirilmesi gerektiğini düşünmektedir.

TİP, Birleşmiş Milletler’in esasları uyarınca gerçekten can güvenliği kaygısı ve ayrımcılık yaşayan başka ülke yurttaşlarının sığındıkları ülkede koşulsuz bir şekilde koruma altına alınması gerektiğini savunmaktadır.  Öte yandan, başta AB ve ABD olmak üzere kapitalist ülkeler, uluslararası hukuka aykırı bir biçimde kendi sınırlarına dayanan sığınmacıları geri püskürtmekte, kendilerine yönelen emek göçünü hiçbir evrensel ilkeye bağlı kalmadan istedikleri gibi sınırlamaktadır. Bunun ortaya çıkardığı eşitsiz bir durumda, Türkiye’nin bütünüyle bir açık kapı politikası izlemesi gerektiğini savunmak gerçekçi değildir. Bu durum karşısında mülteci hakları yanında, kamu yararını ve güvenliğini de gözeten, siyasal iktidarın ideolojik tercih ve hedeflerine bağlı olmayan bir sınır ve göç politikasının geliştirilmesi zorunluluktur.    

3. GERİ KABUL ANLAŞMASI İPTAL EDİLECEK!

ABD ve AB kendi politikalarının ürünü olan göçmen/sığınmacı hareketliliği sorununu emperyalist konumunun sağladığı avantajla kendi toprakları dışına itebilmektedirler.  Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelen göçmen ve sığınmacılar için bir transit ülke konumundaki Türkiye’nin 2016’da imzaladığı “Geri Kabul Antlaşması” AB’nin göç dalgalarını “dışsallaştırma” stratejisinin en önemli görünümlerinden birisidir. AB’nin, Türkiye’ye savaşların sonucunda ortaya çıkan iltica hareketlerini yöneten bir merkez işlevi yüklemesi kabul edilemez. TİP, iktidara geldiğinde 2016’da imzalanmış geri kabul anlaşmasının belirli bir tarihte mutlak suretle iptal edileceğini uluslararası kamuoyuna duyuracaktır. TİP, bu belirlenmiş tarihe kadar özel olarak Suriyeli sığınmacıların başka ülkelere gönüllü yerleşim esaslarının belirleneceği genel olarak da mülteci hareketlerinin idaresine yönelik BMMYK esaslarına ve insan haklarına uygun bağlayıcı sözleşme ve anlaşmaların tasarlanacağı BM bünyesinde acil bir uluslararası konferansın toplanmasını talep edecektir.

4. GÖÇMENLER SERMAYENİN KÖLESİ OLMAKTAN ÇIKARILACAK!

AKP iktidarı, ülkemizdeki göçmenlerin geleceklerine dair hiçbir gerçekçi plan ortaya koymayarak Türkiye’nin genel nüfusundan ayrışmış, sömürüye ve istismara açık milyonlarca göçmeni Türkiye’deki kayıt dışı emek piyasasının acımasız koşullarına mahkum etmiştir. AKP iktidarı için Türkiye’deki göçmen ve sığınmacı nüfusunu “yönetmeye” değer kılan şeylerden birisi de böylesine büyük, ucuz ve savunmasız emek gücünü sermayenin istismarına sunabilmiş olmasıdır. Göçmen emekçiler sayesinde sermaye sınıfı açlık sınırının çok daha altında ücretlerle çalıştırabileceği, daha kolay baskı altına alabileceği ve yerli işçilerin ücret artış taleplerine karşı bir tehdit unsuru olarak kullanabileceği geniş bir artık-nüfusa, “kullan-at” işçi havuzuna sahip olmuştur. TİP, sığınmacı ve göçmen politikasını sermayenin beklentilerine göre değil kamu yararını, göçmenlerin haklarını ve toplumsal barışı gözeterek oluşturacaktır. Bu doğrultuda, siyasal iktidarın kayıt dışı göçmen istihdamı karşısında sürdürmekte olduğu ciddiyetsiz tavrın yerine TİP ülkede yaşayan herkes için iş güvencesinin ve öz-örgütlenme kanallarının olduğu, insan onuruna yakışır ücretlerin sunulduğu bir çalışma hayatının temellerini atacaktır. TİP, Türkiye’de yaşayan hiçbir kimsenin “yerime daha ucuza çalışacak başkasını mı alırlar” endişesi taşımadan çalışacağı bir ekonomik iyileşme ve istihdam politikası geliştirecektir. TİP iktidarında kayıtsız, sigortasız, insanlık dışı şartlarda çalışan hiçbir işçi olmayacaktır.

5. MÜCADELE İÇİNDE BÜTÜNLEŞECEĞİZ!

Türkiye’de bugün ülke insanını sosyal, siyasal ve medeni haklar, yükümlülükler ve ortak insani değer ve erdemler temelinde bir araya getiren bir yurttaşlık ortaklığından eser kalmamış durumdadır. Emekçiler sosyal haklarından mahrum bir şekilde piyasanın istismarına terk edilmiş, Kürtlerin kendi temsilcilerini seçme hakları ellerinden alınmış ve AKP’nin güdümünde işleyen bir yargının varlığında yurttaşlığın en temel unsuru olan hukuk önünde eşitlik iddiası delik deşik edilmiş durumdadır. Yurttaşlığın ülkede yaşayan kimse için fiilen esamisinin okunmadığı bir durumda TİP, sığınmacılara hangi statünün verilmesine dair tartışmanın Türkiye’nin genel dönüşüm perspektifinden ayrıştırılarak tartışılmasını yerinde bulmamaktadır. TİP, Suriyeli sığınmacıların ülkemizdeki geleceği ve statüsünün belirlenmesi süreci ile Türkiye’de yaşayan bütün halkların eşit yurttaşlık haklarına dair verilecek bir siyasal mücadelenin eş zamanlı olması gerektiğini, ülkemizde yaşamaya devam etmek isteyen göçmen ve sığınmacılara dair herhangi bir entegrasyon programının bu bütüncül mücadele içerisinden çıkabileceğini savunmaktadır. TİP, emeğiyle geçinen ve Türkiye toplumunun içerisinde yaşama arzu ve iradesine sahip herkesin etnik, köken, dinsel inanç ve geldikleri yer fark etmeksizin eşit sosyal, siyasal ve medeni haklara ve yükümlülüklere sahip olması gerekliliğinin altını çizmektedir.

Bu doğrultuda TİP bugün Türkiye kentlerinde karşı karşıya kaldıkları dizginsiz sömürü, ayrımcılık ve istismar karşısında kendi kabuklarına çekilerek geniş bir “yalıtık toplum” görüntüsü sunmaya başlayan sığınmacı/göçmen emekçilerin bu ülkede yaşama iradesine sahip her insan için tanınan sosyal ve siyasal hakların güvencesi altına alınmasını savunacak, göçmenlerin bu haklardan eşit bir şekilde yararlanması için mücadele verecek, bu hakların yeni ortaya çıkan ihtiyaçlara göre yeniden içeriklendirilmesi mücadelesine göçmen emekçileri de katmaya çalışacaktır. Göçmenlerin kentsel yaşamdaki izolasyonunun ve “yerleşik halk” ile göçmenler arasındaki kopukluk, gerilim ve mesafenin ortadan kaldırılması ancak bugünkü genel sefalet koşullarının son bulmasıyla, ülkemizde yaşayan bütün ezilenlerin eşit yurttaşlık mücadelesinin parçası olmasıyla ve bu mücadeleyle kazanılan haklardan eşit bir şekilde yararlanmasıyla mümkündür.  Böyle bir “mücadele içinde bütünleşme” stratejisinin muhatabı göçmenler yanında bugün Türkiye’de kendisini ortak bütünün eşit bir parçası olarak göremeyen Saray rejiminin kendi “millet” dairesinin dışına attığı herkestir.

6. DÜŞMANLIĞIN DEĞİL, KARDEŞLİĞİN TÜRKİYE’SİNİ KURACAĞIZ!

Bölgemizdeki savaşlar ve AKP’nin izlediği akıldışı dış politika son 10 yılda Türkiye’yi dünyanın en büyük sığınmacı nüfusuna sahip ülkesi haline getirmiştir. Türkiye toplumunun böyle bir olağanüstü ve tarihte eşi benzeri bulunmayan tablo karşısında tedirginliğe kapılması doğaldır. Öte yandan sığınmacıları/göçmenleri bu süreçten sorumlu tutmak ve onların geri döndürülmesini sorunun çözümü olarak sunmak bir aldatmacadır. Halkımız; bu yaygın tedirginliğe kendi siyasal ikballeri için “seçim yatırımı” yapan kimi öbeklerin sundukları yanlış bilgilere ve topluma düşmanlık tohumları eken kışkırtıcı söylemlere itibar etmemelidir. 

Türkiye’de bugün işsizlik derinleşmektedir; fakat Türkiyeli bir yurttaş, göçmenler onun işini kaptığı için değil, keyfi işten çıkarmalar yaygınlaştığı ve işçinin hakkını savunacak sendikal örgütlenmeler zayıflatıldığı için işsiz kalmaktadır. Türkiye’de bugün kamu kaynakları yurttaşların yararına kullanılmamaktadır. Fakat, ezici çoğunluğu işçi olan göçmenlerin yararına da kullanılmamaktadır. Ülkemizin bütün zenginlikleri, AKP iktidarıyla bütünleşmiş bir avuç sermayedarın yağmasına sınırsızca açılmış durumdadır. Aynı biçimde yaşanmıyor olsa da yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik, eğitime ve sağlığa erişimde eşitsizlik bugün tüm emekçilerin ortak sorunudur.

Bir kez daha belirtiyoruz: Karşı durmamız gereken; halkların arasına nefret tohumları eken, kaostan beslenen siyasi iktidardır, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin emeğimizi sömüren, geleceğimizi çalan patronlardır.

Yaşamını alın teriyle kazanan ve birlikte yaşama iradesine sahip, hangi kökenden olursa olsun herkesin bu topraklarda eşit, özgür, demokratik ve laik bir toplumda yaşaması için verilen mücadele her zamankinden daha günceldir. Türkiye İşçi Partisi bu mücadelenin güç kaybetmemesi için, emekçiler arasındaki bölünmeleri engellemeye ve sosyalist bir cumhuriyeti bu ülkede yaşayan herkes için kazanmaya çalışacaktır. Sosyal adaletin, barışın ve birlikte yaşamın temellerini hangi kökenden gelirse gelsin bu toplumda emeğiyle geçinen tüm insanlarla birlikte atacağız.

Paylaş: