Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 14 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerine ilişkin yürüttüğümüz çalışmalar belli bir olgunluğa ulaşmış bulunuyor.
İttifak olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair tutumumuzu 22 Mart tarihinde yapmış olduğumuz basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşmıştık.
Bugün de milletvekili seçimlerine nasıl katılacağımıza ilişkin tutumuzu netleştirmiş bulunuyoruz.
Emek ve Özgürlük İttifakı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi milletvekili seçimlerinde de esas olarak tek adam rejimine son vermeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin demokratik geleceğini inşa etmeyi hedefleyen ittifakımız, seçimlerden büyük bir halk desteği alarak çıkmayı, emekten, barıştan, demokrasiden yana güçlü bir meclis temsiliyetini sağlamayı amaçlıyor.
Bu anlayışla yürüttüğümüz görüşmeler sorucunda ittifakımız içerisinde yer alan Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyon (SMF) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) seçimlere 81 ilde YEŞİL SOL PARTİ çatısından ortak listelerle katılmaya karar vermiştir.
İttifakımız içerisinde yer alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) ise seçimlere 49 il ve 52 seçim çevresinde kendi listeleriyle girecek, diğer tüm il ve seçim bölgelerinde Yeşil Sol Parti’yi destekleyecektir.
Varılan mutabakatta, tüm seçim bölgeleri tek tek incelenmiş, geçmiş dönemde HDP’nin kazandığı milletvekillikleri temel alınmış, hem oy sayısı hem de milletvekilliği bakımından bunun üzerinde bir kazanıma ulaşmak hedeflenmiştir.
Bu değerlendirmeler sonucunda, milletvekili sayısını artırma hedefini gerçek kılacak bir yöntemde uzlaşıya varıldığını bildirmek isteriz.
Emek ve Özgürlük İttifakı olarak varmış olduğumuz bu ortak sonuç ve sizlerle paylaştığımız ortak seçim mutabakat bildirgemizle güçlü bir seçim kampanyası yürütmek üzere çalışmalarımızı yeni bir aşamaya taşımış bulunuyoruz.
Bu kararımızın tek adam rejimine karşı sömürülen, ezilen halkların, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve bütün halk kesimlerinin, tüm bileşenleriyle birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerden kazanarak çıkmasına hizmet edeceğine inanıyoruz.
Bütün işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere ve halklarımıza hayırlı olsun.
BİRLİKTE KAZANACAĞIZ
HALKLARIMIZ KAZANACAK…
GİRİŞ
Ekonomiden siyasete birçok alanda Cumhur İttifakı’nın yarattığı yıkımı durdurmak, Tek Adam Yönetimi’ni sonlandırmak, halkın çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, demokratik hak ve özgürlükler temelinde bir değişim ve dönüşümün gerçekleşmesini sağlamak önümüzdeki dönemin güncel sorumluluğudur.
Bu sorumluluğun aciliyeti 11 kenti sarsan ve Suriye’den Lübnan’a kadar geniş bir alanda yıkıma neden olan 6 Şubat depremlerinde bütün yakıcılığıyla bir kez daha görülmüştür.
On binlerce insanımızın yaşamını kaybettiği bu coğrafyada hala gerçek kayıpların sayısı bilinmiyor ve bilinsin istenmiyor. 6 Şubat depreminin, kâr ve rant hırsıyla kurulmuş kentlerin yıkılması nedeniyle halklarımıza yaşattığı acı, üzerinden yıllar geçse de küllenmeyecek ve hep hafızalarda kalacaktır.
Kritik ilk 72 saat boyunca kendine bağlı kurumları seferber etmeyen, arama kurtarma çalışmalarına ve acil ihtiyaçların teminine başlamayan tek adam iktidarı, halkı göz göre göre ölüme terk etmiştir. Siyasal iktidar halkın acıları, talepleri ve ihtiyaçları karşısında hantallık, umursamazlık ve kayıtsızlık içinde davranmıştır.
Yaşadığımız felaket bu tutumun yol açtığı sonuçları çok daha şiddetli bir biçimde göstermiştir.
Hemen söylemek gerekir ki iktidar, halkın değil sömürücülerin, yandaş vurguncuların çıkarlarını öncelediğini ve onlara hizmet ettiğini bu felakette de bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Sadece bu nedenle bile bu tek adam düzenini değiştirmek ve onun egemenliğine bu seçimlerde son vermek zorundayız.
Bu iktidar sadece deprem nedeniyle değil halklar üzerinde, kadınlar ve gençler üzerinde, emekçiler üzerinde uyguladığı baskıcı politikalar ve çalışanları yokluk ve yoksulluğa mahkûm etmesi nedeniyle de gönderilmelidir.
Bu iktidar Kürt halkına karşı baskıcı ve güvenlikçi politikaları nedeniyle de gönderilmelidir.
Bu değişim ve dönüşümün yaşanabilmesi için emekten, barıştan, demokrasiden yana güçlerin ortak ve birleşik mücadeleyi güçlendirmesi ve kararlı bir şekilde sürdürmesi büyük önem taşıyor.
Bu birlik ve mücadele yeni dönemin belirleyici ve etkin bir gücü olacaktır. Halkın beklentisi ve talebi de bu yöndedir.
Verdiğimiz ortak mücadele, bu mücadele sonucunda 14 Mayıs seçimlerinde elde edilecek başarı ve seçimler sonrasında takınılacak güçlü ve kararlı tutum, halkın acil ekonomik taleplerinin kazanılması ve demokratikleşme yolunda adımlar atılmasını sağlayacak biricik yoldur.
Seçimlere kalan kısa süre içerisinde emek ve demokrasi mücadelesini yükselterek, seçimlerden güçlü bir kazanımla çıkmak ve seçim-sandık güvenliği için bütün tedbirleri almak üzere çalışmalarımızı kararlılıkla yürütüyoruz.
İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü süreçte ekonomik ve politik acil sorunlarımızın çözümü için güçlendirmeyi hedeflediğimiz ittifakımız, sömürülen ve ezilen bütün halk kitlelerinin ittifakıdır. İşçilerin ve emekçilerin ittifakıdır. Kadınların ve gençlerin büyük dayanışması ve ittifakıdır. Ekoloji ittifakıdır.
Seçim mutabakat programımız ortak, güçlü ve kararlı bir mücadelenin ve Türkiye’nin acil sorunlarının çözüm zeminidir.
İNSANCA ÇALIŞILACAK VE YAŞANACAK BİR EKONOMİK DÜZEN
Bu iktidarın program ve icraatları, sermaye sınıfının, kendi yandaş şirket ve holdinglerinin çıkarlarını önceleyen bir politik anlayışa ve uygulamalara dayanıyor.
İzlenen sömürü ve baskı politikalarının işçi ve emekçilerde, yoksul çiftçi, köylü ve esnafta, ezilen halk kesimlerinde yarattığı ekonomik ve sosyal yıkım toplumun birinci derdi haline gelmiştir. Hayat pahalılığı, düşük ücretler, işsizlik, yoksulluk, geçinme ve barınma sorunlarının çözülmesi için somut adımların atılması ve işçilerin, emekçilerin, ezilen halk kitlelerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi bugün herkes için yakıcı ve acil bir meseledir.
Bu gerçekten hareketle yaşanan ekonomik krizin ve çok yönlü toplumsal yıkımın ağır faturasını yerli ve yabancı tekellere ödetecek, emekçilerin yaşadığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek politikaların izlenmesi şarttır.
Bu kapsamda;
1- Zamların durdurulması, ücretlerin yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılması, işten atmaların yasaklanması, istihdamın artırılması, temel tüketim maddelerinden alınan vergilerin kaldırılması, az kazanandan az çok kazandan çok vergi alınması, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir ekonomik programın izlenmesi en büyük toplumsal ihtiyaçtır.
2- Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar için değil, halkın ekonomik güvencesi ve doğrudan gelir destekleri için seferber edilmesi ilk adımlardır.
3- Halkın; elektrik, doğalgaz, su, internet gibi temel ihtiyaçlarının bir ‘sosyal haklar programı’ kapsamında, aylık geliri yoksulluk sınırının altında olan herkese ücretsiz sağlanması; Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT), Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) mağduru gençlerin, ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi acil ihtiyaçtır.
4- Emeklilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi, yoksul çiftçilerin borçlarının silinmesi, mağduriyetleri olağanüstü artan esnafın desteklenmesi ilk yapılması gerekenler arasındadır.
5- Özellikle enerji ve ulaşım hatları, sağlık ve eğitim alanlarında nitelikli, parasız ve kamusal hizmetlerin verilebilmesi için işçilerin, emekçilerin denetimini içeren acil kamusallaştırma adımlarının atılması zorunludur.
6- Kadın yoksulluğuna son verecek, ekonomik yaşamın her alanında eşit ve etkin olmasını sağlayacak politikaları hayata geçirmek önceliğimizdir.
7- 18 yaş ve altı çocuk emeğinin ücretli emek olarak kullanılması yasaklanacaktır.
DEPREMİN YARALARININ SARILMASI VE YENİ YIKIMLARIN YAŞANMAMASI İÇİN ACİL YAPILACAKLAR
6 Şubat depreminin ardından kâr ve rant hırsı nedeniyle yıkılan kentlerimizde yaşanan büyük yıkıma rağmen kentlerimizi yeniden yaşanabilir hale getirebiliriz. Büyük Marmara depremi tehlikesine karşı önlemler alabiliriz.
Bunun için:
1- Öncelikli olarak yıkılan kentlerde hasar tespiti doğru bir şekilde yapılmalı, depremzedelerin barınma-beslenme ihtiyaçları düzenli olarak karşılanmalıdır. Sağlıklı ve insanca yaşanacak barınma alanlarının oluşturulması, ülkedeki boş konut stoku ve kamu sosyal tesisleri başta olmak üzere bütün olanakların depremden zarar gören halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere acilen tahsis edilmesi zorunludur.
2- Geçici barınma yerlerinin konteyner yapılarla kurulması, ısınma, beslenme ve temizlik açısından insanca yasam koşullarının sağlanması önceliklidir. Kentlerdeki enkazın kaldırılmasının ardından, depreme uygun bir yapılaşma planı-politikası için gerekli adımların bilim insanları ve meslek örgütlerinin doğrudan katılımıyla atılması hayati önemdedir.
3- Bulaşıcı hastalıkların meydana gelmemesi ve sağlık hizmetlerinin eksiksiz yerine getirilmesi için ilgili meslek örgütleri ve sendikalarla birlikte gerekli altyapı ve sağlık birimleri kurulmalı, deprem bölgesine yeterli sayıda sağlık emekçisi görevlendirilmelidir.
4- Sermayenin elindeki tüm enerji-ulaşım-sağlık hizmetlerinin halkın ihtiyaçları için kullanımı sağlanmalıdır.
5- Başta deprem kuşakları içerisinde yer alan kentler olmak üzere tüm yapı stokları denetlenmeli, deprem koşullarına uymayan yapıların yıkımı ya da iyileştirilmesi için üniversiteler, meslek örgütleri ve ilgili ulusal-uluslararası kurumlarla koordineli bir çalışma yürütülmelidir.
6- Şimdiye kadar toplanan deprem vergilerinin amacına uygun kullanımı ve sermayeye aktarılan miktarın kamuya yeniden kazandırılması mutlaka sağlanmalıdır. Bu kaynakların tüketilmesinden ve yağmasından sorumlu olan tüm siyasi-bürokratik kişi ve kurumlar tespit edilmeli ve bunlardan hesap sorularak mallarına el konulmalıdır.
7- Deprem bölgeleri başta olmak üzere üniversitelerde ve diğer eğitim kurumlarında online eğitime son verilmeli ve yüz yüze eğitim için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.
8- Merkezi arama kurtarma yapısının çöktüğü açıkça görüldüğünden deprem riski altındaki kentlerde halkın katılımıyla yerinden ve yerelden örgütlenmiş Arama ve Kurtarma ekipleri kurulmalı, gerekli eğitimler verilmeli, ilk müdahaleyi yapabilecekleri ekipman ve donanım sağlanmalıdır.
HALKIN EGEMENLİĞİNE DAYANAN BİR DEMOKRASİ
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında kurulan Tek Adam Yönetimi, demokratik hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getirmiş, keyfiliği, zorbalığı, hukuksuzluğu ve adaletsizliği kurumsallaştırmış, bu ülkenin ve halkların yaşadığı sömürüyü, baskıyı ve çözümsüzlüğü derinleştirmiş, faşizan uygulamaları gündelik politikanın parçası haline getirmiştir.
Dolayısıyla tek adam sistemini ayakta tutan, besleyen tüm kurum, mekanizma ve bağımlılık ilişkilerini değiştirmek öncelikli amaçlarımızdandır. Seçim barajının kaldırılması, demokratik hakların, siyasal özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılmasının garanti altına alınması, demokratik ve bağımsız bir yargı sisteminin kurulması acil bir ihtiyaçtır.
Hedefimiz demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi ilkeler temelinde halkın gerçek egemenliğine dayanan bir demokrasinin inşasını sağlamaktır.
Bu kapsamda;
1- Yerinden ve yerelden yönetim için yerel yönetimlere merkezden kimi alanlara yetki ve kaynak devrine bağlı, halkın güçlü katılım mekanizmaları oluşturulacaktır. Yerel yönetim halkın oyuyla gelmiş kişilere ve yerel halk meclislerine devredilmeli ve kayyum rejimine son verilecektir.
2- Bütün işçi ve emekçilerin sınırsız sendikal örgütlenme, her türlü (hak, dayanışma, siyasal ve genel) grev ve toplu sözleşme hakkı güvence altına alınacaktır. Günlük çalışma süresi 6 saat olacak ve lokavt yasaklanacaktır.
3- Demokrasiyi, eşit yurttaşlık taleplerini ve inanan-inanmayan herkes için düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünü kapsayan gerçek anlamda bir laiklik inşa edilecektir. Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı güvence altına alınacaktır.
4- Farklı kültürlere, kimliklere, inançlara ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlık hakkı temel bir ilkedir.
5- “Geri Kabul Anlaşması” iptal edilecektir. Ülkelerine dönmek isteyen sığınmacılar için bölgede barış ortamı sağlanacak, kalmayı talep eden sığınmacılara mülteci statüsü verilecek ve birlikte yaşamın koşulları inşa edilecektir.
6- Halk egemenliğine dayanan demokratik bir düzen için acil olarak Kanun Hükmünde Kararnamelerle yaratılan hak gaspları bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılacaktır. Kamuda işe alımda ve atamalarda her tür ayırımcılığa son verilecektir.
7- Yurtta, bölgede ve dünyada barıştan yana, uzun vadeli halklar arası işbirliğine yönelik politikalar acil ihtiyaçtır. Bunun için emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin çıkarları değil halkların çıkarları esas alınacaktır. Komşularımız başta olmak üzere diğer ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı, yayılmacı politikaları terk etmek; eşit haklara dayalı, ilkeli ve barışçıl bir dış politika yürütmek gerçek anlamda bir halk egemenliği için zorunludur.
KÜRT SORUNUNDA BARIŞÇIL, DEMOKRATİK ÇÖZÜM
Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunlardan biri de Kürt sorunudur. Bunun için demokratik çözüm ve barışın sağlanması amacıyla ülkedeki bütün toplumsal kesimlerin yaklaşımlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir politika izlenmesi şarttır.
Bu anlayışla;
1- Demokratikleşme ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan Kürt sorununun çözümü için inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması zorunludur.
2- Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu gerçeğine uygun politikalar izlenecektir.
3- Diyalog ve çözüm zeminini kurmak ve güçlendirmek; demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak olmak; bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.
4- Bu iktidarın oluşturduğu soruşturmalar ve yargılamalar sonucunda özgürlüklerine el konmuş olan politik tutsaklara yönelik bir genel af acil ihtiyaçtır.
KADINLAR İÇİN ADELET, EŞİT HAKLAR VE ÖZGÜRLÜK
1- Kadınların toplumsal yaşamın bütün alanlarında eşit ve özgür olması için her türlü güvencenin sağlanması zorunludur. Siyaset alanı başta olmak üzere kadınların her alanda eşit temsilinin sağlanması temel mücadele ilkemizdir.
2- Erkek egemen zihniyetten ve uygulamalardan kaynaklanan, kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve kadın cinayetleriyle çok kapsamlı bir mücadeleye kadın dinamikleriyle birlikte kesintisiz devam edeceğiz.
3- Kadınların hakları ve hayatları için bütün kazanımlarını korumayı ve geliştirmeyi esas alıyoruz. Büyük mücadelelerle kazanılan İstanbul Sözleşmesini yeniden geçerli hale getirerek her alanda uygulanması mücadelesini sürdüreceğiz. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi kanununu ortadan kaldırmaya yönelik saldırılara asla geçit vermeyeceğiz.
4- Kadınlar ve LGBTİ’ ler için toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engeller acil olarak kaldırılacaktır.
GENÇLERİN VE ÇOCUKLARIN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ İÇİN
1- Gençlerin yaşam tercihlerine saygı duyan bir yaklaşımla, kendilerini serbestçe ifade edebilmeleri ve özgürce yaşayabilmeleri için başta eğitim ve kültür olmak üzere ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda bütün engeller kaldırılmalıdır.
2- Eğitim her kademede parasız, bilimsel, anadilde, laik ve demokratik olmalıdır.
3- Gençler ekonomik olarak desteklenmeli ve her alanda daha fazla yönetime katılmaları teşvik edilmelidir. Bu temelde izlenecek gençlik politikaları yaratıcı ve ilerletici fikirlerin toplumda daha belirleyici hale gelmesine hizmet edecektir.
4- Başta gençler olmak üzere herkesin spor yapabileceği, cinsiyetçi spor yaklaşımının terkedildiği, halka açık-ücretsiz spor tesislerinin yaygınlaştırıldığı bir toplumsal örgütlenme sağlanacaktır.
5- Çocuklar toplumun kendi ait hakları olan özneleridir. Bunu böyle kabul edip maruz kaldıkları bütün ayrımcılıkla kararlı bir şekilde mücadele edilecektir.
ENGELLİLER VE DEZAVANTAJLI GRUPLAR İÇİN
1- Ülkemizde 10 milyonu aşkın engelli yurttaş yaşıyor. Engellilik salt bedene indirgenen bir tıbbi yaklaşımla ele alınmamalıdır. Toplumda her anlamda farkındalık yaratan politikalara ve uygulamalara öncelik verilmelidir.
2- Engellilerin kamu hizmetlerinden eşit yurttaşlar olarak yararlanması için her türlü düzenleme kamu tarafından eksiksiz olarak yapılmalıdır.
DOĞAYLA UYUM, ÇEVRE VE KÜLTÜREL VARLIKLARA SAYGI
Kapitalizm gölgesini satamayacağı ağacı keser. Neoliberal politikaların ülkede derinleşmesini sağlayan tek adam yönetimi bütün doğal varlıkları sermayeye peşkeş çekiyor. Son deprem doğayla uyumlu bir yaşamın önemini açıkça göstermiştir.
Bu nedenle;
1- İklim krizine karşı acil durum ilan edilecektir.
2- Başta Kanal İstanbul olmak üzere, kâr ve rant uğruna çılgınca doğa ve çevre tahribatına yol açan, ormanları, tarım alanlarını, akarsuları tahrip eden ve ekolojik dengeyi bozan, doğaya karşı işlenen suçların odağı olan tüm projeler durdurulacaktır.
3- Enerji, ulaşım, kentleşme, ekonomi ve tarım başta olmak üzere tüm politikalarda doğayı tahrip etmeyen yaklaşım hem acil hem de zorunludur. Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde yaşam hakkı etkin yasalarla koruma altına alınacaktır.
4- Tarihi ve kültürel varlıkların yağmasına son verilecektir.
5- Afetlere dayanıklı ve doğayı tahrip etmeyen kentler için yeniden yerleştirme yapılacak ve kentleşme politikaları buna uygun olacaktır.
ÇAĞRIMIZ
Türkiye’nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlaradır. Hep beraber sorumluluk alalım.
Cumhuriyetin 2. yüzyılında yangın yerin çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla geleceğe taşıyalım.
Demokratik ve özgür bir temelde yeniden inşa edelim.
Türkiye halkları ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı arasına sıkışmış bir egemen siyasete mahkûm değildir.
Emek, barış, demokrasi değerleri temelinde halkın egemen olduğu bir toplumsal düzen kurabiliriz.
Bunu başarmanın yolu sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin değiştirici gücüne dayanmaktan geçiyor.
Herkesi bu anlayış ve çağrı doğrultusunda ortak ve birleşik mücadeleye davet ediyoruz!
HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ!