1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele eden üç kız kardeş, Maria, Minerva ve Patria’nın diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edilerek katledildikleri günden bugüne 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’dür.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de biz kadınlar, kadınlara yönelen şiddete ve destekçisi diktatörlüğe karşı sesimizi daha fazla yükseltiyoruz, yükselteceğiz.
AKP Diktatörlüğü’nün gerici ve kadın düşmanı politikalarıyla kadına yönelik şiddetin cezasız kalması, hem şiddetin dozunu, hem de şiddete maruz kalan kadın sayısını gün geçtikçe artırmaktadır. Bir yandan çocuk istismarı çığ gibi büyümekte, kız çocukları eğitimden uzaklaştırılmaktadır.
Kadınların yoksulluk nafakasına, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasayla güvenceye alınan kazanılmış haklarına her gün dinci gerici söylemlerle saldıran AKP iktidarının yegâne amacı, kadını hapsetmeye çalıştığı “muhafazakar aile” yapısını toplumun her kesimine yaymaktır.
Saray Rejimi’nin, Türkiye’yi sürüklediği ekonomik krizle birlikte kadınlar toplumun en yoksul kesimi haline getirilmek isteniyor, krizin faturası emekçi kadınlara da kesiliyor. Emekçi kadınların iş yerlerinde her geçen gün daha çok maruz kaldığı mobbinge, tacize ve ücret eşitsizliğine sessiz kalmayacağız.
Sendikalaştıkları için işten çıkarılan, hakları gasp edilen tüm emekçilerin ve kadınların hak arama mücadelesini ve dayanışmasını büyüteceğiz.
Kadına yönelik her türden şiddetin tarihe gömüldüğü eşit ve özgür bir ülkeyi kazanana kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Mirabel kardeşlerin cesaretiyle…