TİP, toplumda daha yaygın anılan adıyla “kadın sorununu”, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir parçası olarak görür. TİP, bireylerin cinsiyetlerinden dolayı toplumsal yaşamda karşılaştıkları tüm ekonomik, siyasi, ideolojik ve hukuki eşitsizlikleri mücadele konusu sayar. Bu eşitsizliğin adı erkek egemenliğidir.
Geçmişi sınıflı toplumlar boyunca bin yıllara uzanan bu eşitsizlik, kapitalizmle birlikte yeni anlamlar kazanmıştır. Kapitalist üretim biçimi, üretim sürecinde kadın emeğini çoğunlukla niteliksizliğe, güvencesizliğe, ucuz emeğe mahkum ederek erkek egemenliğini kendi kâr maksimizasyonuna tercüme etmiştir. Dahası, emeğin yeniden üretim sürecinde, bakım, büyütme, iyileştirme, hijyeni sağlama, doyurma, tasarruf etme gibi bakım emeğinin türlü kollarında kadınlar ezilme ve sömürü ilişkileri içindedir. Kadınların emeği, yeniden üretim sürecinin maliyetini düşürürken, sermaye sınıfı aradığı düşük maliyetli emek kaynaklarını ya da işçileri kolayca bulabilecektir.
Sermaye sınıfı için işçi sınıfı ailesinin bu şekilde organize olması erkek egemenliğinin nimetlerinden biridir. Hem emek sürecindeki cinsiyetçi eşitsizlikler hem de emeğin yeniden üretim sürecindeki eşitsizlik ve işbölümü, kapitalizmle yan yana, iç içe var olmuştur. Kadının sermaye düzeni tarafından çifte sömürüsü erkek egemenliğine kapitalizm tarafından getirilen evrensel bir yorumdur.
Sermaye sınıfı, tarihin farklı evrelerinde, ülkeden ülkeye değişen koşullar içinde kadınların bu çifte sömürüsünü yeni yüzlerle sürdürmüştür. Çeşitli cephelerde kadınların mücadeleleri ise burada belirleyici olmuştur. Daha yakın bir plandan baktığımızda neoliberalizmin sınıfa saldırı politikaları ile kadın düşmanlığı ve erkek egemenliği arasında paralel bir ilişki vardır. Neoliberalizm esnek istihdamı, güvencesiz çalışmayı, hizmetler sektörünün şişmesini, emeğin niteliksizleşmesini, taşeronlaşmayı hayata geçirdikçe emek sürecine daha fazla kadın çekilmiş, tüm bunlara eşlik eden cinsiyetçi politikalar da kadınların yoğunlaştığı emeği disipline etmenin araçları haline dönüşmüştür. Tüm dünyada otoriter faşizan rejimlerin yükselişi ve kadın düşmanlığının artışı bu bağlama oturmaktadır.
AKP rejiminin kadın düşmanlığı, özel hayata ilişkin talimatlardan, bedene müdahaleye, cinselliğin denetlenmesinden kadına yönelik şiddette cezasızlık politikalarına geniş bir alana yayılmaktadır. Bu bütünsel saldırı aynı bütünsellikle karşılanmalıdır.
Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak için ekonomik, politik ve ideolojik mücadelenin bir arada verilmesi gerekir. Kadınlar için üretim süreçlerine eşit katılım ve eşit yurttaş olarak hukuksal tam bir eşitlik talebinin yanı sıra ev içi rolden kaynaklanan ezilmişliğe karşı ev işlerinin ve çocuk bakımının toplumsallaştırılması da önemli ve güncel bir taleptir.
Kadına yönelik şiddet, dinci gerici ideolojik saldırılar, eğitim ve iş olanaklarının kısıtlanması gibi sorunlar kadınların temel mücadele konuları arasında yer almaktadır. Güncel mücadele anlamında bu ve benzeri pek çok başlık hayati öneme sahiptir.
Bununla birlikte TİP, kadınların kurtuluşu için sosyalist devrimi vazgeçilmez bir eşik olarak kabul eder. Kadınların payına çifte sömürünün, daha fazla yoksulluğun, baskının, olanaksızlığın, engellenmişliğin, eğitimsiz bırakılmanın düştüğü kapitalist düzen aşılmalıdır.
TİP ayrıca, sosyalist devrimden sonra da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sadece yasal düzenlemelerle aşılamayacağını, bu sorunun ancak kültürel ve ideolojik boyutları da bulunan uzun erimli bir toplumsal mücadeleyle çözülebileceğini savunur.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı ekonomik, politik ve ideolojik mücadele bir arada yürütülmeli ve kadınlar, kendi kurtuluşları için, şiddete, cinayetlere, eşitsizliklere ve dinci gericiliğe karşı mücadelenin en ön saflarında yer almalıdır.