Deprem Sarsar, Piyasacılık Öldürür, Kamuculuk Yaşatır!

Ülkemiz tarihinin en büyük felaketlerinden biriyle karşı karşıya. Türkiye’de 10 ili ve toplam 15 milyon nüfusu doğrudan etkileyen iki büyük depremle ortaya çıkan yıkımın etkileri belki de yıllar boyunca sürecek. Türkiye İşçi Partisi, Bilim Kurulu olarak depremde yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı diliyor, enkaz altından sağ çıkan, yaralanan, evleri hasar gören yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz.

Bölgeden gelen haberler depremin şiddetinin yanında, AKP iktidarı altında Türkiye’nin tam bir yönetememe krizi içerisinde olduğunu bir kez daha acı bir şekilde göstermiştir. Deprem gerçeği karşısında yurttaşlarımızı koruyacak en önemli araç, bilimsel ilkeleri ve kamu yararını esas alan kent planlamasıdır. Ne yazık ki; özellikle son yirmi yılda Türkiye’nin her bölgesinde bilinçli olarak hızla büyütülen kentlere kamucu ve bilimsel kent planlaması değil, rant ve inşaat faaliyetlerini artırmak amaçlı imar düzenlemeleri yön vermiştir Deprem; Türkiye’de devletin toplumun en acil ihtiyaçlarını ve hatta yaşam hakkını asgari düzeyde sağlayabilecek bir akıl ve işleyişten uzaklaştırılmış olduğunu açığa vurmuştur. Bu süreçte kamu otoritesini temsil edenlerin sergiledikleri tutumdan anlaşılacağı üzere aynı zamanda devlet; halkın ortak his ve beklentilerini, birlikte yaşam arayışını en asgari düzeyde bile temsil edebilen bir yapı olmaktan da çıkarılmış durumdadır.

TİP Bilim Kurulu, depremin yarattığı sonuçlar da dahil olmak üzere halkımızın karşılaştığı ortak temel sorunların en aza indirilmesinin, devleti sermayenin ve onunla ilişkili bir çıkar grubunun hizmetine sunan bu anlayıştan hep birlikte kurtulmakla ve kamucu bir perspektifin hakim hale gelmesiyle mümkün olabileceğinin farkındadır.

Öte yandan, depremden etkilenen bölgelerde bugün acil müdahale gerektiren sorunlar söz konusudur. Bu doğrultuda, TİP Bilim Kurulu, aşağıdaki düzenlemelerin acilen hayata geçirilmesini talep etmektedir:

  1. Depremden etkilenen şehirlerin 7269 sayılı kanun ile  “genel hayata etkili afet bölgesi” ilan edilmesi yeterliyken,  buna ek olarak 10 şehirde OHAL kararının alınması bölgeye acil yardım ulaştırılmasını özel olarak kolaylaştırıcı bir işleve sahip değildir. OHAL kararı, daha ziyade depremin sonuçlarını sorgulayan yurttaşları cezalandırmaya yönelik siyasi bir mekanizma olarak işletilmektedir.  İhtiyaç duyulan şey halkın şikayet ve taleplerinin olağanüstü hal aracılığıyla bastırılması değil bu taleplerin dinlenmesi, kayıt altına alınması ve sürece müdahalenin aynı zamanda bu talepler etrafında şekillendirilmesidir. 
  2. Siyasal iktidar bölgeye yardım ulaştırmaya çalışan kurum, kuruluş ve gönüllülerle muhataplık ilişkisini kendi siyasal konumuna yakınlık derecesine göre ayarlamaktan vazgeçmelidir. Etkili ve insani bir yardım stratejisi ayrım yapılmaksızın bütün kurum/kuruluş ve gönüllülerle planlı, eşgüdümlü ve aynı zamanda teyakkuz halinde çalışmayı gerektirmektedir.
  3. Depremden etkilen yurttaşlarımıza kalıcı barınma koşulları ve istihdam olanakları sağlanana kadar yoksulluk sınırının altına düşmeyecek şekilde aylık ödenek sağlanmalıdır. 
  4. Depremin bölgedeki uzun süreli etkisi düşünülerek, etkilenen şehirlerde mevsim koşullarına uygun altyapıya sahip yalıtımlı konteyner evler kurulmalı ve çadır kentler oluşturulmalıdır.
  5. Kurulacak çadır kentlerde yaşayanların nüfus tespiti yapılmalı, aşı, gebe, çocuk ve bebek izlemi gibi koruyucu sağlık hizmetleri gecikmeden sunulmaya başlanmalıdır.
  6. Acil müdahale ve diğer sağlık hizmetlerinde herhangi bir aksama yaşanmaması için bölgeye hızlı ve yaygın biçimde sahra hastaneleri kurulmalıdır. Deprem bölgesindeki sağlıklı insan gücü, ilaç ve diğer tıbbi malzeme eksiklikleri ivedilikle giderilmelidir. Özel hastaneler ve ilaç şirketleri dahil bütün sağlık altyapısı bu konuda seferber edilmelidir. Depremden etkilenen herkesin ilaç dahil tüm sağlık hizmetleri parasız sunulmalı, hiçbir katılım, katkı payı alınmamalıdır.
  7. Salgın hastalık riskine karşı deprem bölgesinde portatif tuvaletler ve ekipmanlar oluşturulmalı, yurttaşlara düzenli olarak temiz içme suyu sağlanmalı, zarar gören su şebekesi ve kanalizasyon altyapıları hızla tamir edilmelidir. Yurttaşların beslenme ihtiyaçlarının giderilmesi için düzenli gıda ve yemek yardımı yapılmalıdır.
  8. Depremden etkilenen evcil hayvanlar ve çiftlik hayvanları için gerekli sağlık ve barınak şartlarının sağlanması ve ölen hayvanların halk ve hayvan sağlığını riske atmayacak şekilde gömülmesi, halk sağlığı açısından risk oluşturabilecek zoonoz hastalıklar karşısında aşılama çalışmaları yapılmalıdır.
  9. BTK ve diğer ilgili kurumlar sosyal ağlar ve iletişim uygulamalarına yönelik kısıtlama, engelleme gibi kararlardan derhal vazgeçilmelidir. Yurttaşın iletişim hakkı engellenemez. Depremden etkilenen tüm illerde İnternet Servis Sağlayıcıları (ISP’ler) internet servisini ücretsiz, erişilebiir kılmalıdır. Sahra çadırları veya kullanılabilir kamu binalarında herkesin erişebileceği geniş Wi-Fi noktaları oluşturulmalıdır.
  10. Yurttaşların yaşamını yitirmesi ve yaralanması ile binaların yıkılmasında sorumluluğu bulunan herkes hakkında savcılıklarca etkin, hızlı ve adil şekilde yürütülecek soruşturmalar açılmalıdır.

Türkiye ekonomisi tüm bu harcamaları hızlıca finanse edebilecek büyüklükte bir ekonomidir ve tüm bu harcamalar için yeterli kaynak mevcuttur. Bütün bu harcamalar için kaynağın merkezi bütçeden ayrılması gerekmektedir. Bütçenin yetersiz kaldığı durumda kamu-özel işbirliği projeleri üzerinden yapılan ödemelerin askıya alınması, başta inşaat, gayrımenkul, bankacılık sektörlerindekiler olmak üzere son dönemde olağanüstü karlılık gösteren şirketlerin bu harcamaları finanse etmek için doğrudan vergilendirilmesi, bu vergilerin “6 Şubat Depremi Yeniden İnşa Fonu“nda biriktirilmesi gereklidir.

TİP BİLİM KURULU

Paylaş: